Londra gibi büyük ve dolu dolu bir şehrin gezilecek yerlerini toparlamak kolay olmadı, ama sanırım başardım 🙂 Londra’ya gitmeye karar verdiniz ve neresinden başlayacağınıza dair fikriniz yoksa şöyle yapmanızı tavsiye ediyorum: Önce LONDRA GEZİ REHBERİ yazımı okuyup genel bir fikir edinin. Sonra o yazıda da bahsettiğim tube map denilen metro haritasına bakarak, aşağıda anlatacağım yerleri okuyun ve ilginizi çekenlerin ne tarafta olduğunu işaretleyin.
Ben birbirlerine yakın ve genelde yürüme mesafesinde olanları gruplayıp birer günlük planlar çıkarmaya çalıştım. Başka şekilde gruplar da yapılabilir elbet, siz tube (metro) haritasına bakarak kendiniz oluşturabilirsiniz. Farklı şekilde rota yaparsanız diye her birinin hangi metro durağına en yakın olduğunu da belirttim. Tube dışında otobüsler de ulaşım için kullanılabilir, o anki konumunuza göre yakınınızdaki otobüs duraklarını kontrol edersiniz.
Çok turistik bir şehir olduğu için hem iyi hem uygun fiyatlı Londra otelleri hemen doluyor, geziniz kesinse otel rezervasyonunuzu bir an önce yapın. Londra otellerini ve yorumlarını inceleyerek indirimli fiyatlarıyla booking.com üzerinden rezervasyon yapmak için tıklayın.
Tüm liste uzun ve seçim yapmak zor geldiyse Londra otel tavsiyeleri ve nereye yakın olmak için hangi otelde kalmalısınız bilgileri için LONDRA’DA NEREDE KALINIR yazımı okuyabilirsiniz.
—
1. GRUP (Thames Nehri kıyısı, Southwark bölgesi – Merkez güneydoğu tarafı)
Tower of London (Londra Kulesi): Neredeyse 1000 yıllık olan bu tarihi yapı, Londra’nın en turistik yerlerinden biri. Geçmişte hapishane, gözlemevi, işkence evi, cephanelik, darphane, devlet hazinesi gibi birbirinden çok alakasız amaçlarla kullanılmış.
Bilet gişelerinde her zaman çok kuyruk oluyor. Dışarıdan görüp çevresinde turlamak şart ama ben pahalı ve kalabalık olduğu için içerisine hiç girmedim. En yakın metro durağı Tower Hill.
Girmeyi düşünürseniz 16:00’ya kadar ziyaretçi alınıyor. Yetişkin bilet fiyatı kapıdan alınca 25 pound, internetten alınca 23.10 pound (30 Euro civarı).
Tower Bridge (Kule Köprüsü): Londra’nın simgesi haline gelmiş bu muhteşem köprü, ünlü olmayı gerçekten hak ediyor. Thames Nehri’ne anlam katan ve uzun uzun izlenesi bir güzelliği var.
Az önce anlattığım Tower of London’a yakın olduğu için Tower Bridge ismini almış ve aynı şekilde Tower Hill metro durağında inerek ulaşılabilir. Üzerinden geçerken Tower Bridge Exhibition isimli müzesine uğrayabilir ve yukarısına çıkıp Glass Floor isimli cam zemin üzerinde yerden baya yüksekte yürüyerek değişik bir tecrübe edinebilirsiniz. Buraya bir dakikalık videosunu koymuşlar, ilginç görünüyor. Müze girişi ve yukarısına çıkmak için yetişkin biletleri 10 pound civarında. Saat 17:00’a kadar ziyaretçi kabul ediliyor.
Deniz araçlarının geçmesi için bazı zamanlarda kanatları açılabilen köprülere baskül köprü deniyor ve Tower Bridge, dünyadaki en meşhur baskül köprü örneği. Bu kanatlarının açılması da turistik bir olay haline gelmiş (güzel görünüyor ama cidden). Şuradan açılma zamanlarını kontrol edin, size uygunu varsa denk gelmişken izlersiniz.
Tower Bridge’in yakınında eğik binası ile dikkatinizi çekecek yapının adı City Hall. Bu bina, Greater London denilen geniş anlamda düşünülmüş Londra’nın (City of London adındaki merkez bölge ve çevresi) yönetim binası olarak kullanılıyor, belediye binası diyebiliriz.
Tower Bridge ile London Bridge (Londra Köprüsü) turistler tarafından çok karıştırılır; çünkü haklı olarak güzel ve şehrin simgesi olan köprünün (Tower Bridge), şehrin ismini taşıyan köprü (London Bridge) olduğunu düşünürler. Ama öyle değil 🙂 Kimse kusura bakmasın ama London Bridge pek bir şeye benzemiyor bence.
Tower Bridge arkada kalarak biraz daha yürüyünce bir sonraki köprü Southwark Bridge ve onu geçince Shakespeare’s Globe Theatre & Exhibition ve Tate Modern Müzesi geliyor. İkisine doğrudan gitmek için en yakın metro durağı Southwark.
Shakespeare’s Globe Theatre & Exhibition: Edebiyat ve tiyatro sevenler için güzel olabilir, içinde biletler satılıyor. Shakespeare ile ilgili olmasanız da geçerken binasını görün, zaten dikkatinizi çekecektir.
Tate Modern: Özellikle modern sanat sevenlerin beğeneceği ücretsiz müze.
Yanınızdaki Millennium Bridge‘den karşıya geçip biraz yürüyünce St. Paul’s Cathedral karşınıza çıkacak. Doğrudan katedrale gelmek için en yakın durak St. Paul’s.
St. Paul’s Cathedral (Saint Paul Katedrali): Londra’da Hristiyanlık en yaygın dindir ve nüfusun yaklaşık yarısı Hristiyandır. Hristiyan olan nüfus çoğunlukla, Katoliklik ve Protestanlık karışımı sayılan Anglikanizm mezhebine mensuptur.
St. Paul’s Katedrali bir Anglikan kilisesi ve yılda 2 milyon insan tarafından ziyaret edilen oldukça turistik bir yer. Kötü haber; girişi ücretli, hem de 18 pound. Şanslıysanız dua veya ayin zamanına denk gelirsiniz ve o zaman ücret ödemezsiniz. Dine saygı olarak, ibadet için gelen insanlardan para alınmıyor ama diğer zamanlarda, yani turistik amaçla geldiyseniz ödeyeceksiniz 🙂 Londra’nın en ünlü katedrali yine de ilgilenenler için görmeye değer, bilet almak için tıklayın. İçine girmek istemiyorsanız da binasını görmek için gidin mutlaka.
Museum of London (Londra Müzesi): Londra’nın tarihini anlatan ücretsiz müze.
—
2. GRUP (Westminster bölgesi – Merkez güney tarafı)
Buckingham Palace (Buckingham Sarayı): İngiliz kraliyet ailesinin (royal family) Londra’da yaşadığı saray. İlk gördüğümde beni şaşırtmıştı, İngiltere gibi güçlü ve gelişmiş bir ülkenin sarayının daha gösterişli olmasını bekliyordum. Evet, öyle çok muhteşem bir binası yok, ama gelmişken görmek ve kapısının önünde resim çekilmek şart. Her birinin fiyatları 20 pound gibi ücretlerden başlayan farklı bölümlerden oluşmuş iç kısmını da gezmek mümkün. Herkes gibi yalnızca uzaktan bakmaktansa birazını göreyim diyenler için 12.50 Euro’ya şu bilet alınabilir.
Saray girişinde bekleyen askerlerin değişim nöbeti ünlü bir seremonidir ve ismi Changing the Guard‘dır. Kışın iki günde bir, yazın her gün 11:30’da yapılıyor. Çok gerek olduğunu düşünmüyorum ama izlemek isterseniz erken gitmeye çalışın, çok kalabalık oluyor. Ne zaman yapılacağını şuradan takip edebilirsiniz.
Buckingham Sarayı’na çok yakın olan St. James’s Park ve Green Park‘a uğrayarak Londra’nın meşhur parklarından ikisini görebilirsiniz. Metronun parklarla aynı ismi taşıyan durağında inin ve parkın içinden geçerek saraya yürüyün.
Sarayı gördükten sonra karşıdaki ağaçlı ve Birleşik Krallık bayraklarıyla donatılmış güzel yoldan devam ederseniz (yolun ismi The Mall) National Gallery ve Leicester Square tarafına çıkarsınız. O zaman daha aşağıda (sonlara doğru) yazacağım rotadan devam edin. Ben burada farklı şekilde devam edip Westminster tarafını anlatacağım.
Big Ben ve Houses of Parliament: Londra gezilecek yerler denildiğinde herkesin aklına ilk gelen yer olan Big Ben’e, saraydan sonra St. James’s Park’ın kenarından bir yürüyüşle ulaşılabilir. Doğrudan gitmek isterseniz Westminster durağında inmelisiniz.
Big Ben Tower, aslında yalnızca saat kulesinin adıdır, ama hem İngiltere’nin hem de Birleşik Krallık’ın en bilinen simgesi haline gelmiştir. Yüksekliği 96 metre ve saat çaldığında 14 km mesafeden duyulabiliyormuş. Binanın geri kalanı ise Houses of Parliament (Parlamento Binaları) veya Palace of Westminster (Westminster Sarayı) olarak biliniyor. İngiltere’de kraliyet ailesi sembolik şekilde varlığını devam ettirdiği halde politik kararların parlamento tarafından alındığından Londra yazımda bahsetmiştim. İşte burası o kararların alındığı bina.
Big Ben Saat Kulesi’nin yanında Westminster Abbey ve St. Margaret Church kiliselerini göreceksiniz.
Westminster Abbey: Birleşik Krallık’ın en önemli dini binalarından biri olan bu kilise, ünlü kişilerin ve kraliyet ailesinin cenaze törenlerine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca politikacılar, komutanlar ve bilim adamlarının mezarları da burada bulunuyor. Mesela Newton ve Darwin’in mezarları buradaymış. Girişi 18 pound, biraz pahalı. O yüzden dışarıdan izlemek de yeterli. St. Paul’s Katedrali’nde olduğu gibi, dua veya ayin saatlerine denk gelirseniz ücretsiz girme şansınız olabilir.
St. Margaret Church: Westminster Abbey’in hemen yanındaki Anglikan kilisesi. Girişi ücretsiz, 15:30 gibi kapanıyor.
Westminster bölgesine geldiğinizden beri karşıdaki dönmedolabı görüyordunuz, şimdi ona bakalım. İsmi London Eye.
London Eye: Avrupa’daki en yüksek dönmedolaptır ve yüksekliği 135 metredir. Yarım saat süren turlara bilet alarak Londra’yı yüksekten panoramik olarak izlemek mümkün. Standart bilet 20 pound civarında, sıra beklemeden girmeyi sağlayan başka tip biletler de var. Düşünüyorsanız sıra beklemeden girmeyi sağlayan bir bilet alın. Örneğin şu bilet.
London Eye’i hem gündüz hem gece gözüyle görmenizi tavsiye ederim. Aynısı Big Ben ve Houses of Parliament için de geçerli. O yüzden bir akşam vakti metroya binip Westminster’a gelmek şart 🙂
Westminster Bridge‘den karşıya geçip (London Eye tarafına geçip) London Aquarium‘a girmek (Waterloo durağı) ve/veya ücretsiz olan Imperial War Museum‘a (Elephant and Castle durağı) devam etmek bir alternatif. Diğer alternatif ise karşıya geçmeden Westminster Cathedral (Victoria durağı) ve/veya ücretsiz olan Tate Britain Müzesi’ne girmek (Pimlico durağı).
Bu saydığım seçeneklerden, akvaryum için şuradan bilet alabilirsiniz. Westminster Katedrali, İngiltere’deki en büyük katolik kilisesi ve girişi ücretsiz, uğranabilir.
—
3. GRUP (Kensington, South Kensington ve Notting Hill bölgeleri – Merkez güneybatı tarafı)
South Kensington, Londra’da benim çok sevdiğim ve “muhteşem ücretsiz müzeler bölgesi” dediğim bir bölge. Hepsi birbirinden güzel olan Science Museum (Bilim Müzesi), Natural History Museum (Doğa Tarihi Müzesi) ve Victoria and Albert Museum (V & A) isimli üç büyük müzeye ev sahipliği yapan bu bölge, normalde hiç müze sevmeseniz ve gittiğiniz hiçbir yerde asla müzelere girmeseniz bile uğramanız gereken bir yer. Özellikle ilk ikisi. Metronun South Kensington durağında inerek gezinize başlayabilirsiniz. Detaylar için Londra’daki Ücretsiz Müzeler yazımı inceleyin.
Imperial College: Burayı sadece önünden geçerseniz farkındalık olsun diye yazıyorum. Hani belki Londra’da Imperial College diye dünyanın en iyi üniversitelerinden kabul edilen bir okulun olduğunu duymuşsunuzdur, işte o okulun hemen South Kensington’da kampüsü var 🙂
Royal Albert Hall: Az önce Victoria ve Albert Müzesi’nde ismi geçen Prens Albert’in adını almış bu salon, Londra’da sanatın kalbinin attığı yer olarak biliniyor. Binanın kendisi de başlı başına bir sanat zaten. Özellikle, yaz aylarında düzenlenen ve klasik müziği herkese sevdirmek amaçlı olduğu için uygun fiyata çok güzel konserlerin izlenebileceği BBC Proms etkinliklerine denk gelirseniz bilet almanızı tavsiye ederim. Temmuz civarı başlayan ve yaz boyunca devam eden konserlerin takvimi Nisan gibi açıklanıyor. Tüm etkinlikler için web sitesi burada.
Harrods: Knightsbridge bölgesindeki bu büyük ve lüks alışveriş merkezine uğramak şart; kadın, erkek, çocuk kıyafetleri, elektronik eşyalar, mücevherler, spor eşyaları, oyuncaklar, sağlık ve güzellik malzemeleri, hediyelik eşyalar, cafe – restoranlar ve çok daha fazlasını bir arada bulabilirsiniz. İçerisi 20bin metrekare ve 330 mağazadan oluşuyormuş ve Birleşik Krallık sınırları içindeki en büyük AVM’miş.
Belki gelmişken kendi markasını taşıyan ufak tefek hediyelik eşyalardan alırsınız, ama bütçeniz kısıtlıysa pek bir şey almasanız iyi olur, çünkü burası gerçekten pahalı.
Harrods’un içindeki yürüyen merdivenlerin oraya gelince, 1997 yılında Paris’teki bir trafik kazasında hayatını kaybeden Prenses Diana ve erkek arkadaşı Dodi Fayed’in anıtını göreceksiniz. Dodi Fayed’in babası Mısırlı milyardar Mohammed Al-Fayed, Harrods’un 2010 yılına kadar sahibiymiş ve oğlu için bu anıtı yaptırmış.
Londra’nın ünlü bahçelerinden Kensington Gardens ve Hyde Park yakınlarınızda oluyor, özellikle Hyde Park’a mutlaka uğranmalı.
Notting Hill: Julia Roberts ve Hugh Grant’ın başrollerini oynadığı, Türkçe’ye Aşk Engel Tanımaz şeklinde çevrilmiş meşhur Notting Hill filminden buranın adı tanıdık gelmiştir. Arnavut kaldırımları, dar sokakları, renkli evleri ile Londra’nın şık mahallelerinden biridir Notting Hill. Gezinizin içinde bir cumartesi günü varsa o gün buraya gelerek dünyanın en ünlü antika pazarı olan Portobello Road Market‘i gezebilir, ikinci el güzel ürünler bulabilirsiniz. Ağustos ayının sonlarında geldiyseniz The Notting Hill Carnival‘a denk gelecek kadar şanslı olma ihtimaliniz var, tarihlerini şuradan kontrol edin.
Chelsea Stamford Bridge: Dünyanın en çok takip edilen ligi olan Premier League takımlarının Londra temsilcilerini stadyumda izlemeden dönmek olmaz. Chelsea, Arsenal FC, Tottenham Hotspur’in sezon boyunca Londra’da oynadıkları tüm karşılaşmalar yüksek talep görüyor. O yüzden seyahatiniz öncesinde maç biletiniz için rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Nasıl yaparım diye fazla uzakta aramanıza gerek yok, POP Event premier lig maç biletinizi sizin için güvenli bir şekilde temin ediyor.
—
4. GRUP (Mayfair ve Regent’s Park bölgeleri – Merkezden kuzeybatıya doğru)
Selfridges: Londra’nın en işlek ve en şık caddelerinden olan Oxford Street üzerindeki bu görkemli alışveriş merkezi, aynı zamanda Harrods’tan sonra Londra’nın ikinci büyük AVM’sidir ve pahalılıkta Harrods’tan aşağı kalan hiçbir yanı yoktur. İndirim dönemine denk gelirseniz insanların birbirlerini parçalarcasına etrafı yağmaladıklarını görebilirsiniz; fakat fiyatların pound üzerinden olduğunu düşününce bize yine pek mantıklı olmuyor.
Bütçeniz kısıtlıysa bir şey almayın veya küçük çay, çikolata, not defteri gibi şeyler alın ama yine de Selfridges’e mutlaka uğrayın. Hele üstüne alışveriş yapıp, elinizde Selfridges’in meşhur sarı karton poşetleriyle gezerseniz sizden havalısı yok 🙂 Bu arada, Selfridges’in ana caddeye bakan vitrinleri de tasarımcılar tarafından özene bezene hazırlanıyor, bakmadan geçmeyin.
Metronun Bond Street durağında inerek gidilebilir. Eğer meşhur Oxford Street’te uzun uzun dolaşıp gezineyim ve biraz alışveriş yapayım derseniz, caddenin diğer tarafındaki Oxford Circus durağında inip Bond Street tarafına yürüyerek de gidilebilir (Bu ikisi aynı cadde üzerindeki art arda duraklar).
Bond Street ve Oxford Street’in merkezde olduğu bölgenin adı Mayfair olarak geçiyor ve burası Londra’nın en havalı, en lüks yerlerinden sayılabilir.
Metroya binip Regent’s Park durağında inerseniz, ünlülerin balmumu heykellerinin olduğu Madame Tussauds müzesi ve biraz ilerisinde, benim Londra’da en beğendiğim park olan Regent’s Park yer alıyor. Madame Tussauds’u ayrıca bir yazıda anlatmayı planlıyordum ama henüz vaktim olmadı, kapısında çok uzun kuyruklar olduğu için girmek için biletinizi online almanızı yine de şimdiden söylemiş olayım. Şuradan alabilirsiniz.
Regent’s Park’ın hemen dışında Merkez Camii isimli bir cami ve İslami Kültür Merkezi var. Orijinal isimleri London Central Mosque & Islamic Cultural Centre. Belki görmek istersiniz.
—
5. GRUP (Bloomsbury, Holborn, Covent Garden ve Soho bölgeleri – Kuzeydoğudan merkeze doğru)
British Museum: Dünyadaki farklı uygarlıklardan milyonlarca eserin toplandığı ünlü ücretsiz müzelerden.
Royal Courts of Justice (Kraliyet Adalet Mahkemesi): Önünden geçtiğiniz heybetli binanın adını görünce ne olduğunu merak edersiniz diye ek bilgi olarak yazıyorum, yoksa 12 pound verip adalet sarayını gezmek isteyen çok olmaz sanırım. Metronun Holborn durağına yakın.
İngiltere’nin en iyi okullarından biri kabul edilen ve birçok ünlü devlet adamı yetiştirmiş olan London School of Economics (LSE) de burada, Holborn’da yer alıyor.
Covent Garden: Bence Londra’nın en güzel ve keyifli yerlerinden birisi olan Covent Garden, Apple Market isimli kocaman bir çarşı ve önündeki meydandan oluşuyor. Meydandaki sokak sanatçılarının gösterileri meşhur, illa ki en az bir tanesine denk gelirsiniz.
London Transport Museum: Londra’daki ulaşım mirasını gösteren müzenin içinde kırmızı Londra otobüsleri, duraklar, trenler gibi birçok eski ulaşım aracı var. Atmosferi güzel ama girişi 16 pound olmasa iyiymiş 🙁 17 yaş ve altı için ücretsiz. En yakın metro durakları: Covent Garden veya Leicester Square.
Leicester Square: Londra’nın ünlü ve turistik meydanlarından biri.
Bir anda ortada aslan heykelleriyle büyük bir havuz ve çok fazla güvercin gördüyseniz, ünlü Trafalgar Square‘e geldiniz. Ücretsiz olan National Gallery ve National Portrait Gallery müzeleri bu meydanda yer alıyor.
Piccadilly Circus: Özellikle akşam vakitleri ve hafta sonlarında tıklım tıklım olan neon ışıklarıyla aydınlatılmış meydan.
—–
6. GRUP (St. Pancras ve Camden Town bölgeleri – Merkez kuzey tarafı)
British Library: Ben hiç gitmedim, sizin de gideceğinizi pek sanmıyorum ama dünyanın en büyük kütüphanesinin King’s Cross/St. Pancras durağının yakınlarında olduğunu genel bilgi olarak söylemiş olayım.
Camden Town: Londra’ya gidenlerin, genelde diğer gezilecek yerlerden biraz uzakta ve kendi başına bir yer olduğu için atladığı ve vaktinin kalmadığı bir yer burası. Siz öyle yapmayın, siyah metro hattı Northern Line’a binip Camden Town durağında inin ve ünlü Camden Lock Market‘i mutlaka gezin.
Camden Town’da; özellikle rockçılar, punklar, motorcular, piercing ve dövme sevenler gibi alternatif tarza sahip insanlar için yeni ve ikinci el ürünler satılıyor, bu nedenle bahsettiğim türdeki arkadaşlar her tarafınızda olacak, hatta belki onlara bakmaktan dükkanları kaçırabilirsiniz 🙂 Ayrıca parti kostümleri, fantezi ürünleri, seks oyuncakları ve hatta çaktırmadan uyuşturucu bile satanlar var. Ucuza eğlenceli tişörtler de bulunuyor, eşe dosta hediyelik alınabilir. Alışveriş yapmasanız da, genel düzene karşı asi bir duruş sergileyen güzel bir havası var bu bölgenin, ben çok seviyorum. Kanal boyunda yer aldığı için, Regent’s Canal ile birleşimindeki görüntü ise tüm o asiliğin yanında ufak bir romantizm katıyor bölgeye.
Camden pazarında gezerken Cybordog isimli, kapısında kocaman bir robot ve içinde dj olan, son ses tekno müzik çalan büyük dükkana mutlaka uğramalısınız. Camden’da fiyatlar uygun olduğu halde burada pahalıdır ama iyi ki öyledir; yoksa fosforlu ve ışıklı neon tişörtlerden, beyaz renkli uzaylı lenslerinden, hiçbir partide giymeye cesaret edemeyeceğimiz parti kıyafetlerinden bir sürü almak kaçınılmaz olabilirdi, çünkü çok güzeller 🙂 Alt katında da seks ürünlerinin satıldığı erotic shop yer alıyor. Belki Cyberdog’dan bir şey almazsınız ama hem çalışanlarının, hem satılan ürünlerin, hem de dükkanın kendisinin acayipliğine şaşıracağınızı ve güzel vakit geçireceğinizi tahmin ediyorum.
—
Yazımı beğendiyseniz sosyal medyada paylaşabilir, yeni yazılarım ve seyahat ipuçlarımdan haberdar olmak için Hayat ve Seyahat‘in aşağıdaki hesaplarını takip edebilirsiniz.
Facebook: Hayat ve Seyahat
Instagram: hayatveseyahat
Twitter: hayatveseyahat
Tugce
13 Ağustos 2015, 20:36Sabah şirkete biraz erken gitmiştim, malum plaza alışkanlıkları bir kahve aldım, oturdum ve yakın bir arkadaşım anlatır gibi okudum. Okurken 1 ay sonraki 2 haftalık seyahatim için notlar aldım..Son derece keyifli ve faydalı bir yazı olmuş, emeğinize sağlık..
Tugce
Fatma Olcucu
14 Ağustos 2015, 08:14Tam olarak bu hissi vermek istemistim, cok sevindim 🙂 2 haftalik gidecek olmaniz cok guzel, keyfini cikarin. Henuz yazma firsati bulamadigim, sehrin biraz disindaki Greenwich ve Windsor’a da ugrayabilirsiniz.
Bilal
10 Eylül 2015, 11:36Gerçekten çok kolay okunabilen, okuyucunun merakını tahmin ve tatmin eden tarzın çok güzel:)
Devamını bekliyoruz
Fatma Olcucu
10 Eylül 2015, 19:13Tesekkur ederim 🙂 yeni yazilar uzerinde surekli calisiyorum facebook sayfasindan takip edebilirsin yazdikca oradan duyuruyorum.
Ercan Cetin
26 Aralık 2015, 23:21Su ana Kadar yaptigim en kisa seyehat hazirligiydi bu. Sayende !!! Her seyehat öncesinde zahmetle yaptigim gruplandirmayi yapmis oldugunu görmem büyük mutluluktu benim icin. Tek yapmam gereken print almak 🙂
Cok tesekkürler…
Fatma Olcucu
27 Aralık 2015, 09:41Diger yapman gereken de yazilarimi cevrene tavsiye etmek olabilir 🙂 Saka bir yana cok sevindim, uzerinde cok ugrastigim seylerin faydali oldugunu gormek guzel. Iyi seyahatler
Erhan Kurtulmush
30 Ocak 2016, 15:40Baştan sona mükemmel bir yazıydı. Hani usta işçilikle bilenmiş derlerya… Hah işte aynen öyle… Mükemmel bir bakış açışıyla kaleme alınmış bir yazı olmuş. 5 gün sonra Londra’da olacağım , sadece senin deneyiminden faydalanıp gideceğim. Başka herhangi bir yazı okumadım , aynı şekilde senin fotoğraflarından yararlanıcam söyleyemeden edemicem :)) Hepsi çok güzel açılardan yakalanmış fotoğraflar aynı şekilde bende öyle fotoğraf çektirebilirsem ne mutlu bana… Ne mutlu size…
Yazıyı yazan , usta bi yazar.. Fotoğrafları çeken işinde iyi bi fotoğrafçı :))
Fatma Olcucu
30 Ocak 2016, 17:44Ne güzel bir yorum, çok teşekkür ederim 🙂 Dediğin gibi yazılarımı anlaşılır ve faydalı, aynı zamanda sıkıcı olmadan kurgulamak için çok uğraşıyorum ve okuyanlara tek başına yeterli olabilmesini sağlamaya çalışıyorum; sanırım biraz başarabilmişim. Resimleri de çektiğim/çektirdiğim binlerce resmin içinden seçiyorum yazı yazmak kadar uğraştırıyor, beğendiğine çok sevindim. Londra’da iyi keşifler dilerim 😉
Erhan Kurtulmush
08 Şubat 2016, 23:49Londra gezimin sonuna gelmiş bulunmaktayım ve sizin sayenizde mukemmel bir Londra gezisi geçirdim… Tek kelimeyle BUYULEYICIYDI…Çok teşekkür ederim…
Fatma Olcucu
09 Şubat 2016, 22:42Çok sevindim, nice güzel gezileriniz olsun 🙂
Fatih
03 Mart 2016, 09:31Haftaya yapacağım seyahatler için çok çok güzel notlar aldım, teşekkür ederim. Bir soru soracağım, Big Ben ve telefon kulübeli pozunuzu beğendim, tam olarak nerede o kulübe? Benzer bir fotoğraf çektirmek istiyorum da 🙂
Fatma Olcucu
03 Mart 2016, 20:02Rica ederim işinize yaradığına sevindim. Big Ben tam arkanızda olacak şekilde karşıdaki yoldan yürüyün kulübe hala oradaysa göreceksiniz 🙂
ethem
21 Eylül 2016, 08:26Merhaba,
Ekim sonu ben de Londra’ da olacağım. Yazdıklarınız ve planlamanız mükemmel.Şimdiden kafamda şekillendi. Eğer sakıncası yoksa gece hayatının olduğu mekanlar neresi biliyormusunuz. Gezmenin yanında eğlenmekte lazım.
Slm.
Fatma Olcucu
21 Eylül 2016, 16:11Merhaba, tesekkür ederim. Tamamiyla katiliyorum, zaten o yüzden eglence konusunu ayrica anlattim. Ilgili yazimdan bahsetmistim tekrar paylasayim, aradiginiz bilgiler orada mevcut. https://hayatveseyahat.com/londra-eglence/
neslihan
09 Ekim 2016, 20:26yazınız çok güzel olmuş emeğinize sağlık.
21 Ekim’de Londrada olacağım. whitechapel de kalacağım. 1.grup tam da başlayacağım yere denk geliyor 🙂
gatwick havalimanından londra merkeze varışım 1 saat sürecek. öğleden sonra başlasam 1.grup biter mi? 22-23 ekim cumartesi-pazar diğer bölgeleri bitirmem mümkün mü? 24 ekim pazartesi dönüş yapacağım çünkü. buna göre bana bir rota çizebilir miyiz acaba? 🙂
şimdiden teşekkür ederim. selamlar.
neslihan
Fatma Olcucu
10 Ekim 2016, 08:26Merhaba, begendiginize sevindim. 2.5 günde bahsettigim tüm yerleri maalesef bitiremezsiniz, ama neleri seveceginizi bilmedigim icin sizin adiniza ben rota yapamam 🙂 Bahsettigim yerleri okuyup ilginizi cekenlere harita üzerinde bakarak rotanizi yapabilirsiniz, simdiden keyifli seyahatler.
sema aydal
22 Ocak 2017, 17:15cuma günü beş günlüğüne londra ya gideceğiz.yazınızdan notlar aldım.elinize sağlık.günübirlik Galler Cardiff e geçmek istiyoruz.öneriniz olabilir mi?
Fatma Olcucu
22 Ocak 2017, 19:31Merhaba, rica ederim. Gunubirlik o kadar yol gitmenize degmez, onun yerine Oxford, Liverpool, Brighton gibi Ingiltere’nin baska sehirlerine gitmenizi tavsiye ederim. Ama Galler’den baska yere devam edecek veya ucaga binecekseniz Penarth Pier, Cardiff Castle, Cardiff Millennium Centre’a anca vaktiniz yeter. Iyi tatiller.
Omer
13 Şubat 2017, 20:19Çok yardımcı, açıklayıcı ve güzel bir yazı olmuş . Ellerinize sağlık çok teşekkür ederim
Melike
22 Mart 2017, 18:52İlk defa Londra’ya gideceğim.Kalabileceğim uygun fiyata bir yer var mı? Teşekkürler
Fatma Olcucu
23 Mart 2017, 10:22Tarihlerinizi, kac kisi oldugunuzu ve butcenizi bana facebook sayfamdan yazin (kisisel facebook profilimden degil, blog sayfasindan) yardimci olmaya calisayim.
Sevgi
14 Nisan 2017, 19:12Harika bir yazı olmuş, mayısta inşallah londraya gideceğim, kara kara düşünüyordum bende nasıl program yapıcam diye, hazır önüme gelmiş oldu:) teşekkürler:)
Fatma Olcucu
18 Nisan 2017, 08:15Rica ederim, ben sizin yerinize plani yaptim siz aralarindan ilginizi cekenleri secersiniz 🙂 Sevgiler
Savaş
24 Nisan 2017, 08:13Süper olmuş, emeğinize sağlık.Buraya yorum yazan arkadaşlardan kat kat fazlası da bu deneyimlerinizden faydalanıyor ve sizin için güzel dileklerini evrene gönderiyordur emin olun…
Fatma Olcucu
24 Nisan 2017, 08:22Merhaba, tesekkur ederim. Yazim oldukca fazla okunuyor, umarim dediginiz gibidir ve o guzel dilekler bir yerde beni bulur 🙂
Özlem
29 Mayıs 2019, 14:33Gerçekten dev bir hizmet olmuş, teşekkürler 🙂
Fatma Olcucu
29 Mayıs 2019, 19:01Rica ederim, iyi tatiller 🙂