
Romantizm, kanallar, gondollar, balayı, dondurma ve güzel olan daha birçok şeyle özdeşleşmiş olan Venedik, İtalya’nın kuzeydoğusunu kaplayan Veneto bölgesinin başkentidir. İtalya seyahatinin vazgeçilmezlerinden olan Venedik gezisi için ihtiyacınız olan Venedik hakkında bilgi, Venedik nerede, Venedik’te ulaşım, Venedik otelleri, Venedik’ten ne alınır gibi bilgileri içeren Venedik gezi rehberi yazımın seyahatinizde işinize yarayacağını umuyorum.
Birbirinden kanallarla ayrılan 118 adanın üzerine kurulu bir şehir. Adaları birbirine bağlayan 400 köprü ve toplam 170 kanal bulunuyor.
Venedik, merkez Venedik ve çevresi olarak Venedik lagününde yer alan bölge kabul ediliyor. Merkez Venedik, tarihi Venedik diye de bilinir ve turistik amaçla görmek için geldiğiniz yer bu ada olacak. Geniş anlamda düşünüldüğünde ise Venedik şehrinin içine Mestre, Lido, Murano, Burano gibi lagündeki diğer yerler dahil oluyor. Mestre, İtalya’nın çizme şeklindeki anakarasında yer alıyor; diğer saydıklarım ise merkez Venedik gibi birer ada. (Adalar hakkında bilgi için bakınız: VENEDİK ÇEVRESİNDEKİ ADALAR)
Kanal diyince hepimizin aklına ilk gelen şehir Venedik olduğu için kanallara sahip diğer şehirlere “..nin Venedik’i” ismi verilir (bakınız BANGKOK: Uzakdoğu’nun Venedik’i). Peki kanal nedir? Kanal, insanlar tarafından sulama veya ulaşım gibi amaçlarla yapılan su yollarına verilen isimdir. Hızlı akmayan durgun sular, kanal yapımına uygun kabul edilir.
Venedik adasının tamamı UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeymiş ve koruma altına alınmış. Ayrıca, kara trafiğine kapalı olduğundan ulaşım yalnızca deniz araçları ile sağlanıyor. En çok görüp duyacağınız taşıt ismi, deniz otobüsü olan vaporetto (çoğulu: vaporetti) olacaktır.
İtalya’ya normal pasaport sahibi Türk vatandaşları Schengen vizesi ile giriş yapabiliyor, yeşil pasaport sahipleri vize uygulamasından muaf.
Venedik saati Türkiye’den 1 saat geride.
Şehirde temel geçim kaynağı tahmin edebileceğiniz üzere turizm. Günlük ortalama turist sayısı 60 bin civarındaymış ve bir gündeki bu sayının bile Venedik’in yerleşik nüfusundan daha fazla olması şeklinde bir turist çılgınlığı var. Görülmesi gereken yerler hakkında bilgi için VENEDİK GEZİLECEK YERLER yazımı inceleyebilirsiniz.
Venedik’e ne zaman gidilir?
Avrupa’nın en romantik şehri olarak kabul edilen Venedik’in, yılın her döneminde turistlerle dolu olması elbette kaçınılmaz. Bence gitmek için en uygun zamanlar Mayıs ve Eylül-Ekim ayları; çünkü geri kalan aylar yılbaşı, karnaval dönemi, sevgililer günü, paskalya, yaz dönemi, Noel öncesi gibi kalabalığın daha da artacağı zamanların en az bir tanesine denk geliyor. Fakat; Venedik Karnavalı‘nın dünyaca ünlü olduğunu ve özellikle romantizm peşinde değilseniz, karnavalın yapıldığı Şubat ayında giderek o karnaval ruhunu yaşamanızı tavsiye ederim. Ben Venedik’e 2009 ve 2015 yıllarında iki defa gittim; ikisi de karnaval dönemiydi 🙂 Karnaval hakkında detaylı bilgi için VENEDİK KARNAVALI yazımı inceleyebilirsiniz.
En sıcak aylar olan Temmuz ve Ağustos’ta sıcaklık 23 derece civarındaymış. Ocak ayı ise en soğuk ay ve sıcaklık ortalaması 3 dereceymiş.
Özellikle kışın giderseniz, Acqua Alta dedikleri ‘şehri su basması’ durumuna denk gelebilirsiniz. Kulağa ilginç geliyor ama kanallar üzerine kurulu şehrin su ile iç içe yaşayan halkı bunu normal karşılıyor ve hayatlarına devam ediyorlar. Zaten durumu haber veren sirenler çalıyor ve yerli halkın telefonlarına bilgi mesajları geliyormuş. Ulaşım da devam ediyormuş, sadece bazı yerlerde vaporettolar güzergah değiştirmek zorunda kalıyorlarmış. 7 Şubat 2015’te gittiğimde ne yazık ki bir günle bu olayı kaçırdım, ben gittiğimde sular çekilmiş ve her şey normale dönmüştü.
Kültür meraklıları, dünyanın en eski bienali olan Venedik Bienali’nin (La Biennale di Venezia) tarihlerini kontrol ederek gidebilirler. Çift sayıyla biten yıllarda Mimarlık Bienali ve tek sayıyla biten yıllarda Sanat Bienali yapılıyor. Buradan inceleyebilirsiniz. Meraklıları için Film Festivali de ziyaret edilesi olabilir, tarihleri her yıl değiştiği için Venice Film Festival şeklinde aratarak kontrol edersiniz. Film Festivali’nin merkez Venedik’te değil, Lido Adası’nda yapıldığını da not düşeyim.
Venedik’te ne kadar kalınır?
Venedik küçük bir şehir; tamamı yürüyerek ve gerektiği yerlerde deniz araçlarına binerek kolayca geziliyor, bu nedenle turistik bir gezi için 2 – 3 günlük süre yeterli. Şehrin kendine has romantizmini yaşamak, sessiz sakin köşelerini keşfetmek, sokaklarında kaybolmak ve cafelerinde oturup huzur bulmak isterseniz daha uzun zaman ayırabilirsiniz.
KONAKLAMA – Venedik Otelleri
Çok soru gelmesi üzerine Venedik otel tavsiyelerimi detaylandırdım, lütfen VENEDİK’TE NEREDE KALINIR yazımı inceleyin.

Venedik’i çok sevip benim gibi birden fazla kez gitmeniz olası. 2009 yılındaki ilk ziyaretimden bir kare..
VENEDİK ULAŞIM
Venedik’teki Marco Polo Havaalanı, anakara üzerindeki Mestre’de yer alıyor. Türkiye’den direkt uçuşlar da bu havalimanına yapılıyor ve İstanbul’dan direkt uçuş 2 saat kadar sürüyor.
Venedik Havaalanından Ulaşım
Eğer kaldığınız yer merkez Venedik’te ise; havaalanından ulaşım için farklı yöntemler olsa da kafanızı karıştırmayın, elinizde valizlerle bir araçtan inip diğerine binmek istemezsiniz diye tahmin ediyorum. Alilaguna firmasından havaalanı-merkez biletini şu adresten gidiş dönüş 25 Euro’ya alın, gittiğinizde orada almaktan 2 Euro daha uyguna geliyor. Ödeme onaylanınca mail adresinize voucher geliyor ve onun çıktısını alıp havaalanındaki Alilaguna gişesinde bilete çeviriyorsunuz. Taşıta da o biletle biniliyor. Ben tam olarak böyle yaptım. Emin olamadıysanız, gittiğinizde havaalanındaki Alilaguna gişesine danışarak biletinizi oradan da alabilirsiniz elbette.
Alilaguna firmasının bu deniz taşıtları, inanılmaz yavaş gitmeleriyle sinir bozucular bence 🙂 Üç farklı hattı var, şu haritadan hangi hattın kalacağınız yere en yakın durağı varmış diye bakarsınız (hatlara göre alacağınız bilet değişmiyor). Benimkine en yakın olan Linea Blu (mavi hat) üzerindeki San Zaccaria durağıydı ve buraya varmak 75 dakika kadar sürdü. Zaten bir sonraki durak olan San Marco da tam merkezin göbeği oluyor.
Linkini paylaştığım Alilaguna sayfasında, havaalanı – Lido arası da biletler var. Kalacağınız yer Lido’da ise yine aynı sayfadan biletini aynı ücrete alabilirsiniz. Mestre’de kalacaksanız, su yolu geçmek durumunda olmadığınız için otobüs kullanmak mümkün.
Eğer Avrupa’daki başka bir ülkeden, düşük fiyatlı havayolu şirketlerini kullanarak Venedik’e gelecekseniz (Ryan Air, Wizz Air, Transavia gibi), Marco Polo Havalimanı yerine Venedik’e 25 km mesafede olan Treviso Havalimanı‘na inme ihtimaliniz var. Bu durumda tek yön 10 Euro ve çift yön 18 Euro otobüs biletinizi alıp merkez Venedik’teki Piazzale Roma istasyonuna bir saate yakın sürede varabiliyormuşsunuz. Aynı otobüsler Mestre’de de duruyormuş bu arada, kalacağı yer orada olanlar için de sorun yok gibi görünüyor. Şuradan her iki yön için saatlerine bakabilirsiniz (İngilizce versiyon açılmıyor, hangi yöne gidecekseniz onun karşısındaki mavi kutuya tıklayın). Biletler otobüsün içinde alınabiliyormuş.
Venedik Şehir İçi Ulaşım
Merkez Venedik’e kara taşıtlarının girişi yasak olduğunu ve ulaşımın su yolu ile sağlandığını söylemiştim. Onun dışında bol bol yürümeniz lazım, zaten yürüyün ki şehri iyice keşfedin. İşinizi zorlaştıran ise, gitmek istediğiniz yeri bulmaya çalışırken internet ve gps gibi yardımcı çözümlerin çaresiz kalması nedeniyle bol bol kaybolmanız olacak; çünkü konum servisleri çoğunlukla dar olan ara sokakları maalesef algılayamıyor. Eh olsun, Venedik’te kaybolmanın keyfi de başka 🙂
Bilet olayına gelince, tek yön bilet 7.5 Euro ve farklı sayıda günler için olan çeşitleri var. Ama konaklayacağınız yer çok sapa kalmış bir yerde değilse veya yürümekle ilgili bir rahatsızlığınız yoksa zaten fazla kullanmayacaksınız. Biletler girişteki makinelere okutup biniliyor (ticket validation); yani yakalanmam diyen varsa şansını deneyebilir (havaalanı hariç, orada görevli bakıyor). Yakalanırsanız 52 Euro gibi bir cezası var tabii, böyle bir kumar oynamak ister misiniz size kalmış.
VENEDİK ALIŞVERİŞ – Venedik’ten Ne Alınır?
Alışveriş için hatırı sayılır bir bütçe ayırdıysanız zaten işiniz çok kolay, çok turistik bir şehir olduğu için her tarafta turistlere yönelik eşyalar satan dükkanlar bulacaksınız. Ayrıca Versace, MaxMara, Gucci, Armani, Prada ve Louis Vuitton gibi lüks İtalyan markaları sizi bekliyor olacak.
Bütçeniz o kadar yüksek olmasa da alabileceğiniz çok şey var. Yerel butiklerde kaliteli giyim ve çanta, ayakkabı, cüzdan gibi deri ürünleri bulabilirsiniz. Tek aklınızda bulundurmanız gereken, San Marco Meydanı’na uzaklığınız arttıkça fiyatların muhtemelen azalacak olması.
Venedik’e özgü ne alınabilir diye düşününce elbette ilk sırada Venedik maskeleri var. Karnaval döneminde geldiyseniz zaten yer gök maske dolu olacak; ama diğer zamanlarda da hem yüze takmak hem duvara asmak için maskeler satılıyor. Bildiğimiz iki gözü kapatan en sade maskeler 3 Euro’dan başlıyor ve tüm yüzü kapatan gösterişli maskeler 25 Euro civarında. El işi olması veya kaliteli malzemeden üretilmesi gibi kriterlere göre daha pahalı olanları da mevcut.
Hediyelik eşya olarak maskeden sonra ikinci sırada cam ürünleri geliyor. Venedik bölgesinde bir ada olan Murano’nun camları dünyaca ünlü, o yüzden gezinirken “Murano Glass” yazısını sıkça göreceksiniz. Eğer gerçek Murano camı almak istiyorsanız, Çin malı olmadığından emin olmak için sertifikasını istemeyi unutmayın.
Saydıklarımın tamamını, gezinirken karşınıza çıkan ve hem fiyat hem kalite olarak sizde güven uyandıran bir yerden alabilirsiniz. Bu kadar çok hediyelik eşya dükkanını cidden başka hiçbir şehirde görmedim, zorlanacağınızı sanmıyorum. Ünlü Rialto Köprüsü’nün Rialto Çarşısı’na da uğramanızı tavsiye ederim.
VENEDİK YEME İÇME – Venedik’te Ne Yenir?
İtalyan mutfağı diyince hepimizin aklına lezzetli makarnalar, pizzalar, lazanyalar ve risottolar geliyor olsa da, Venedik bana göre ne yazık ki yemek konusunda İtalya’nın en zayıf halkalarından biri. Aşırı turistik bir yerden bekleneceği üzere; fiyatları yüksek, kalitesi ve porsiyonları ise küçük.
Avrupa’daki başka hiçbir yerde, biranın marketlerde bile 3 Euro’ya satıldığını görmedim (Viyana’da 50 Cent’ti mesela) veya normal bir restoranda 250 ml beyaz şaraba 10 Euro vermedim, ama Venedik’teki durumlar böyle. Lazanya, makarna, pizza, deniz mahsüllü risotto gibi ana yemekler 10 – 20 Euro civarında. Venedik’in meşhur yemeği mürekkep balığı (cuttlefish) ile yapılan makarna ve risotto gibi yemeklermiş, isterseniz deneyin.
Bu arada, restoranların çoğu hesaba hem cover charge dedikleri kuver parası (kişibaşı 2 – 5 Euro arası) hem de %8 – %12.5 oranında servis ücreti (service fee) ekliyorlar. Hesabın yüksek gelmesinde bunlar da etkili oluyor haliyle.
Venedik’te ucuz yemek nerede bulurum diyorsanız restoranlarda oturmamalı ve ayakta yeme yöntemini tercih etmelisiniz. Yerli halk da genelde böyle yapıyor zaten. Dilim pizzalar 2 – 3 Euro civarı tutuyor ve lezzetliler. Üç dilim yiyip yanına da bira aldınız mı 10 Euro’dan az fiyata tıkabasa doydunuz bile 🙂
Venedik’in meşhur içkisi Spritz‘i deneyin. Beyaz şarap, soda, limon, zeytin gibi içeriklerden oluşuyor ve farklı çeşitleri var. Aperol veya Campari gibi çok bilinen ve sevilen İtalyan likörleri ile hazırlanan Spritz’in bardağı 2 Euro’dan başlıyor.
Venedik’e kışın gitseniz de meşhur İtalyan dondurmaları yenmeli. Elimde eldivenlerimle üşüye üşüye yemiştim ben 🙂 Üç top dondurma 4 – 5 Euro’ya satılıyor.
EKSTRA BİLGİLER
Dan Brown’ın kitaplarını sever misiniz? Cehennem (Orijinal ismi: Inferno) adlı kitabını Venedik’e gitmeden önce okumanızı tavsiye ederim. Kitabın Venedik’te geçen kısmında şehir, bazilika ve atların hikayesi detaylı olarak anlatılıyor (Zamanı kısıtlı olup tüm kitabı okuyamayacaklar için; sf. 371’de Robert Langdon ve Sienna Venedik’e varıyorlar, şehir anlatılmaya burada başlanıyor). Hatta kahramanlarımızın çözmesi gereken şiirin bir kısmında şöyle yazıyor:
“Hain Venedik dükasını ara,
O ki atların başlarını kesti …”
Atlar ise, bahsettiğim üzere İstanbul’dan getirildiği için kitaptaki bir sonraki durak İstanbul oluyor.
Dan Brown’ın bu kitabında 394. sayfada yer alan kısa bir bölümü alıntı yapayım (Yukarıda bahsederken heykelin birinin ayağının olmadığına dikkat edin demiştim):
“… San Marco’nun Atları. Her an aşağıdaki meydana atlayacakmış gibi duran bu dört paha biçilmez at, Venedik’teki pek çok hazine gibi, Haçlı Seferleri sırasında İstanbul’dan yağmalanarak getirilmişti. Yağmalanarak getirilen bir başka sanat eseri de kilisenin güneybatı köşesinde, atların altında duruyordu: Tetrark olarak bilinen, mor bir porfirdi. Heykel, on üçüncü yüzyılda İstanbul’dan getirilirken ayağının kırılıp kaybolmasıyla tanınıyordu. 1960’larda ayak, mucizevi bir şekilde İstanbul’da bulunmuştu. Venedik, heykelin kayıp parçası için istekte bulunmuş, Türk yetkililerse basit bir mesajla cevap vermişlerdi: Siz bizim heykelimizi çaldınız, biz de ayağı vermiyoruz.”
İyi demiş Türk yetkililer, değil mi 🙂
—
Çapkın erkeklere “casanova” deriz veya çevremizde öyle denildiğini duyarız. Hatta Petek Dinçöz’ün Foolish Casanova diye şarkısı vardı, hatırlarsınız 🙂 Bu isim nereden geliyor hiç merak ettiniz mi?
Tam adı Giovanni Giacomo Casanova olan ve 1725 yılında Venedik’ta doğan bu çapkın kişi, aynı zamanda asker, diplomat, yazar, kumarbaz, maceracı gibi birçok farklı ünvana sahiptir. Tanıştığı kişiler tarafından çok akıllı ve yetenekli olarak anlatılmışsa da, uslanmak bilmeyen kişiliği nedeniyle her gittiği yerden bir süre sonra ayrılmak durumunda kalmış veya kovulmuştur. Memleketi olan Venedik’e 30 yaşında yeniden geldiğinde, büyücülük ile ilgilenmesi yüzünden tutuklanarak ve Dükler Sarayı’nın yakınındaki ünlü hapishane Piombi’ye konulmuştur.
Kurşun anlamına gelen Piombi Hapishanesi’nin çatısı, çok ısınsın ki kimse tavana ulaşıp kaçamasın diye kurşundan yapılmış olsa da bizim akıllı ve yetenekli çapkınımız bir yolunu bulup buradan kaçar ve bu kaçış tarihteki en ünlü kaçış hikayelerinden biri olarak anlatılır. Kaçış sonrasında Casanova, hayatına yine seyahatler, kumar ve kadınlarla devam etmiş. Ölmeden önce hayatını kaleme aldığı için (otobiyografi) hikayeleri günümüzde hala biliniyor, hatta 2005 yapımı Casanova diye bir film bile var, ilgilenirseniz Venedik’i de gösteren bu filmi izleyebilirsiniz.
Kadınlarla sayısız aşk hikayeleri yaşamış olan Casanova, sanıldığının aksine klasik bir zampara değilmiş (okuduklarımın yalancısıyım 🙂 ) Birlikte olduğu her kadına tutkuyla aşık olmuş, değer vermiş, onların her açıdan mutlu ve tatmin olmalarını önemsemiş. Hatta, “Kadınları çok sevdim, ama özgürlüğümü onlardan daha çok sevdim” dediği ve özgürlüğüne düşkünlüğü sebebiyle hiçbir kadına bağlanamadığı rivayet ediliyor.
Venedik Gezi Rehberi yazımı faydalı bulduysanız sosyal medyada paylaşabilir, yeni yazılarımdan haberdar olmak için Hayat ve Seyahat’in aşağıdaki hesaplarını takip edebilirsiniz.
Facebook: Hayat ve Seyahat
Instagram: hayatveseyahat
Twitter: hayatveseyahat
0 Yorum