Roma’nın Çeşme, Meydan ve Sarayları

Paylaşın

Roma‘da birçok meydan, bu meydanlarda çeşmeler ve sessizce durduğu halde aslında köklü bir geçmişi olan tarihi saraylar yer alıyor. Roma gezisi sırasında, “güzelmiş” diyerek fotoğrafını çektikten sonra yanından geçip gitmeniz muhtemel olan bazı önemli çeşme, meydan  ve sarayların hikayelerini bu yazımda anlatmaya çalışacağım. Yazıda son derece uzun ve sıkıcı tarihsel bilgiler yok, yalnızca ilginç olduğunu düşündüğüm bilgileri kısaca toparladım. Umarım sadece sosyal medyada fotoğraf paylaşmak için değil, kendini geliştirmek ve bir şeyler öğrenmek için seyahat eden gezginler olmanıza katkıda bulunabilirim.

Roma’daki tüm görülecek yerler için, rotalı halde sıralayarak yazdığım ROMA GEZİLECEK YERLER yazımı inceleyebilirsiniz.

Aşk Çeşmesi’nde ortada bulunan denizler tanrısı Neptün’ün solunda bereket tanrıçası ve sağında temizlik tanrıçası yer alıyor.

Roma’daki çeşmeler Roma İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde temelde halka su sağlayabilmek amacıyla inşa edilmişse de, zamanla imparatorluğun güçlenmesiyle bir zenginlik göstergesi haline gelmişler. Rönesans döneminin ve Barok sanat akımının etkileriyle çeşmeler her geçen gün daha görkemli hale gelmiş ve başta mitolojideki tanrılar olmak üzere metaforlarla değişik anlamlar taşımaya başlamışlar. Çeşmelerde ve genel olarak şehrin masalsı havasında en çok emeği olanlardan biri kuşkusuz mimar Gian Lorenzo Bernini. Dan Brown’un Roma’da geçen Melekler ve Şeytanlar kitabını okudu veya filmini izlediyseniz bu isimden ne kadar çok bahsedildiğini hatırlayacaksınız.

Başlamadan önce anlatım sırama göre işaretlediğim haritayı da paylaşayım konumlarına bakarsınız. Toplam rota 1.5 saat yürüme mesafesiymiş. Harita için tıklayın.

Roma’da otel seçiminde dikkat edilmesi gerekenler, otel fiyatları ve tavsiyeleri için ROMA’DA NEREDE KALINIR yazımı inceleyebilirsiniz.

Fontana di Trevi (Aşk Çeşmesi): Dünyanın en ünlü çeşmelerinden biri olan Aşk Çeşmesi’nin Türkçe’deki tam karşılığı Üçyol Çeşmesi. Heykellerle süslü bu çeşme, Roma’nın en ünlü ve en turistik yerlerinden biri. Çeşmeye arkanızı dönüp, omzunuzun üstünden çeşmeye para atarak dilek dilemeniz lazım mutlaka, adet öyle 🙂 Hatta iki kez atmak makbulmüş, birincisi dileğinizin kabul olması ve ikincisi Roma’ya tekrar gelmeniz için.

Aşk Çeşmesi’ne para atmak adetten olunca, çeşmenin zemininde ufak bir servet yatıyor.

Aşk Çeşmesi’nin yapımına 1629’da başlanmış ve birçok kez ara verilerek 150 yıl kadar sonra tamamlanmış. Tam ortasındaki heykel, Yunan mitolojisinde Poseidon ve Roma mitolojisinde Neptün (Neptunus) olarak bilinen denizler tanrısına ait. Neptün’ün yanındaki sütunların arasında solda duran bereket tanrıçası Ceres ve sağda duran hijyen ve temizlik tanrıçası Hygieia (hijyen kelimesi bu tanrıçadan geliyor), çeşmenin ana teması ve Neptün’ün tanrısı olduğu su kavramıyla ilişkilendirilen öğeleri belirtiyorlar (su = bereket + temizlik). Aşağıda duran iki yandaki atlar ve heykeller konusunda ise farklı görüşler var; sağdaki yaşlı adam tarafından tutulan uysal at akılcı aşkı, soldaki genç adam tarafından tutulan asi hırçın at ise tutkulu aşkı simgeliyormuş. (Duyduklarımın yalancısıyım 🙂 )

La Dolce Vita filminde Anita Ekberg’in Aşk Çeşmesi’ne girdiği meşhur sahne.. (Resim alıntıdır.)

Gitmeden önce romantik-komedi tadındaki When In Rome (Aşk Çeşmesi) filmini izlemenizi tavsiye ederim; Aşk Çeşmesi’nde aşk dileyen Beth’in başına gelenleri anlatan eğlenceli bir film. Ayrıca 1960 yapımı ve aynı yıl düzenlenen Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülü ve En İyi Kostüm dalında Oscar kazanan La Dolce Vita (Tatlı Hayat) filmi de Aşk Çeşmesi dahil Roma’nın çeşitli yerlerinde geçiyor. Federico Fellini yapımı filmde başrol oynayan ve çeşmenin içine giren Anita Ekberg, filmdeki Sylvia rolüyle tanınmış ve sonra bir seks sembolü haline gelmiş.

Aşk Çeşmesi’nin bulunduğu Trevi Meydanı her zaman çoook kalabalık..

Bu kadar turistik bir şehrin bu kadar meşhur bir yeri olunca haliyle Aşk Çeşmesi’nin etrafı çok ama çok kalabalık. Çektiğiniz resimlerde daha az insan olmasını istiyorsanız sabah erken veya gece geç saatlerde gitmeyi deneyebilirsiniz. Akşam vakti ışıklandırılmış halini görmek de şart tabii ki, o yüzden gündüz ve akşam olmak üzere iki kez gidecek şekilde plan yapmalısınız 🙂 Bu arada, içine girmek ve hatta elinizi sokmak bile yasak, İtalyan polisi anında yanı başınızda bitiverir.

Aşk Çeşmesi’nin bulunduğu meydanda dilim pizzacı ve dondurmacılar var. Acıkırsanız lezzetli dilim pizzalardan bir-iki tane yuvarlayabilirsiniz. En yakın metro durağı: Barberini.

Palazzo Chigi (Resim alıntıdır.)

Palazzo Chigi: Geçmişte Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nun konsolosluk binası olan bu sarayın girişinde İtalya ve Avrupa Birliği bayrakları dalgalanıyor. Günümüzde hükümet binası ve İtalyan başbakanının ikamet adresi olarak kullanılıyor. Biraz ilerisinde yükselen sütunun olduğu meydanın ismi Piazza Colonna ve Roma’daki heykel & çeşme bulunduran meydanlardan bir tanesi.

Palazzo Madama: Pantheon’dan Navona Meydanı’na giden yol üzerindeki bu saray, İtalyan parlamento binası.

Piazza Navona: Sokak sanatçıları, ressamlar, müzisyenler, falcılar ve kafelerle dolu çok hareketli, bir yandan da çeşme ve heykelleriyle masalsı görünümlü mutlaka uğranması gereken bir meydan. Hem gündüz hem akşam gidilmesi en güzeli, ama tek şansınız varsa bence akşamı tercih edin; daha ışıklı, daha hareketli ve müziklerin etkisiyle daha romantik olacaktır. Bulduğunuz bir yere oturup meydanın güzelliğini ve akıp giden insan trafiğini izleyebilir veya cafe-restoranlarda oturup bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Buradaki mekanlar turist tarifesine uygun şekilde pahalı olduğu için bütçeniz kısıtlıysa oturduğunuz yerde sadece kahve veya şarapla yetinerek yemeği ara sokaklardan birinde yiyin 🙂

Bernini’nin eseri Dört Nehir Çeşmesi’nde solda yılandan korkan Amerika kıtasının nehir tanrısı ve sağda armalara dokunan Avrupa kıtasının nehir tanrısı görülüyor.

Navona Meydanı’nda üç çeşme bulunuyor. Büyük ve görkemli olanı ünlü çeşme Fontana dei Quattro Fiumi (Fountain of the Four Rivers – Dört Nehir Çeşmesi), İtalyan sanatçı ve mimar Bernini tarafından 17. yüzyılda tasarlanmış. Mecazlar ve metaforlar yüklü çeşmedeki heykellerden elinde kürek olan, Asya kıtasını temsil eden Ganj nehrinin tanrısıymış ve kürek ile bu nehrin deniz trafiğine uygunluğuna işaret edilmiş. Kafasına kumaş kaplanmış olan, Afrika’yı temsil eden Nil nehrinin tanrısıymış ve heykelin kafa kısmındaki bu gizlenmişlikle, Nil nehrinin kaynağının kimse tarafından net bilinmemesi (gizli kalmışlığı) ilişkilendirilmiş. Papa’nın armalarına dokunan heykel, Avrupa kıtasını temsil eden Tuna nehrinin tanrısıymış. Bu nehir Hrıstiyanlığın kalbine en yakın nehir olduğu için böyle tasvir edilmiş. Yılan gördüğü için korkmuş ifadesi olan ise Amerika kıtasını temsil eden Gümüş nehrinin (Rio de la Plata) tanrısıymış ve yüzündeki ifadeyle Amerika’daki zenginlerin paralarından çalınmasından korkmalarına atıfta bulunulmuş. Oldukça ilginç.

Dan Brown’ın Melekler ve Şeytanlar romanından uyarlanan filmde Tom Hanks’in içine atladığı çeşme Bernini’nin eseridir. (Sol arkada başı kumaşla kapalı olan Afrika kıtasının nehir tanrısı görülüyor.)

Melekler ve Şeytanlar filminde profesör Robert Langdon’un (Tom Hanks), kaçırılan son kardinali kurtarmak için içine atladığı çeşme bu çeşme ve Navona Meydanı’nda geçen bu sahne bence çok heyecan verici.

Navona Meydanı’na 70, 82, 492 numaralı otobüslerden biriyle varılabilir.

Campo de’ Fiori: Çiçek tarlası anlamına gelen bu meydanın gündüzü ile gecesi birbirinden farklı ve her ikisi de görülmeye değer. Pazar hariç her gün, gündüzleri öğlene kadar pazar kuruluyor ve bu pazarda meyve, sebze, et ürünleri, makarnalar gibi çeşitli ürünler satılıyor. Parmesan peyniri, balzamik sirke gibi İtalya kökenli malzemeleri öğlen 13:00’e kadar satın alabilirsiniz.

Campo de’ Fiori Meydanı’nda öğlene kadar pazar kuruluyor.

Pazar toplandıktan sonra Campo de’ Fiori artık cafe, restoran gibi mekanlarıyla gençleri ve turistleri ağırlamaya başlıyor, gecenin geç saatlerine kadar eğlence devam ediyor. Burası şehrin buluşma noktası ve gece hayatının en hareketli olduğu yerlerden birisi.

Günümüzde oldukça şirin görünen Campo de’ Fiori, ünlü filozof ve gökbilimci Giordano Bruno‘nun 1600 yılında diri diri yakıldığı meydan olarak geçmişinde karanlık olaylar barındırıyor. Bruno, dini öğretileri reddederek, yaşadığı çağ için aykırı bir duruş sergilemiş ve Kopernik’in tezlerine inandığı için (evrenin dünya değil güneş merkezli olduğunu ve dünyadan başka gezegenler olduğunu savunan bu tezler Katolik kilisesi tarafından reddediliyordu) din sapkınlığı ile suçlanmış. Venedik‘teki Piombi hapishanesinde yıllarca işkence görmüş. Roma Kalesi olarak bilinen ve mutlaka görmeye gideceğiniz (Roma Gezilecek Yerler yazımda bahsetmiştim) Castel San’t Angelo’da 6 yıl hapis yatmış. Ve özür dilese affedileceği halde, tüm başına gelenlere rağmen görüşlerinden asla vazgeçmemiş. En son Campo de’ Fiori’ye getirilerek daha fazla konuşmasın diye önce günahkar olan dili kesilmiş ve hemen arkasından kazığa bağlanarak yakılmış. Sonrasında bu idamın çok yerinde olmadığı düşünülmüş olacak ki öldürüldüğü yere heykeli dikilmiş. Meydandaki heykelin hikayesi işte böyle.

Piazza Venezia’daki Vittorio Emanuele anıtı, fazla gösterişli olduğu için Romalılar tarafından sevilmiyor.

Piazza Venezia: Roma’nın turistik meydanlarından biri de Venedik Meydanı. Şehir merkezindeki önemli caddelerden olan Via del Corso ile, bir ucu Colesseum’a çıkan Via dei Fori Imperiali‘nin kesişim noktasında olmasıyla her daim çok kalabalık ve Roma’daki otobüslerin hemen hepsi buradan geçiyor; örnek olarak H, 30, 40, 60, 62, 63, 64, 70, 81, 85, 87, 95, 119, 160, 170, 175, 186, 271, 492, 571, 628, 630, 716, 810, 850 numaralı otobüsleri verebiliriz. Metroyla ulaşmak için B hattının Colosseo durağında inmeli ve tramvay kullanacaksanız 3 numaralı olanı tercih etmelisiniz.

İkinci Dünya Savaşı’nda büyük bir yenilgiye uğrayan İtalya, savaşa girdiğini Palazzo Venezia’nın tam ortasındaki bu balkonda yapılan konuşmayla öğrenmişti..

Palazzo Venezia: Piazza Venezia’daki bu saray, İtalya’nın 1861 yılında birleşerek tek devlet haline gelmesine kadar Roma’daki Venedik büyükelçiliğiymiş (Roma ve Venedik ayrı o dönemde ayrı devletlermiş). Venedik Sarayı’nın tarihindeki belki de en önemli olay, faşist İtalyan lider Benito Mussolini‘nin İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere ve Fransa’ya karşı Almanya’nın yanında savaşacaklarını halka bu saraydan ilan ettiği 1940 yılındaki “balkon konuşması”. Almanya ve İtalya için yenilgiyle sonuçlanan savaş nedeniyle bu konuşma, tarihte Mussolini’nin büyük hatası olarak hatırlanıyor.

Günümüzde müze olarak kullanılıyor (Museo Nazionale del Palazzo di Venezia) ve girişi 5 Euro, Roma Pass Card’la ücretsiz.

Repubblica Meydanı ve Su Perileri Çeşmesi..

Piazza della Repubblica: Roma’nın ünlü meydanlarından biri olan yarım daire şeklindeki Cumhuriyet Meydanı, şehrin ana tren garı Termini‘nin yanında yer alıyor. Meydanın ortasındaki Fountain of the Naiads, Su Perileri Çeşmesi anlamına geliyor ve dört tane su perisinin heykelleri var. Kuğu tutan peri göllerin, bir canavarın üzerine uzanmış peri nehirlerin, denizi simgeleyen bir ata binen peri okyanusların ve ejderha üzerine eğilmiş peri yeraltı sularının perisiymiş.   

Piazza Barberini: İtalya’nın 17. yüzyıldaki soylularından olan Barberini ailesi adına yapılmış bu meydan, Roma’da alışık olduğumuz cinsten meydan + çeşme + saray (piazza + fontana + palazzo) üçlemesinden oluşuyor.

Barberini Meydanı ve Triton Çeşmesi.. (Resim alıntıdır.)

Fontana del Tritone (Triton Fountain): Barberini Meydanı’ndaki bu çeşme de Bernini’nin eseri. Heykelde, papalık tacını çevrelemiş dört adet yunus üzerinde deniz tanrısı kuvvetli Triton yer alıyor.

Palazzo Barberini: Barberini Meydanı’ndaki bu saray, İtalya’nın en önemli yağlıboya resim sergilerinden biri kabul edilen Galleria Nazionale d’Arte Antica (National Gallery of Ancient Art)’a ev sahipliği yapıyor. Girişi 9 Euro olan müzede Raphael’in ünlü tablosu La Fornarina (Portrait of a Young Woman) da yer alıyor.

Metro’nun A hattındaki Barberini durağında inerek meydana ulaşabilirsiniz.

İspanyol Meydanı Roma’daki en kalabalık yerlerden biri.

Piazza di Spagna: İspanya Konsolosluğu’nun bulunduğu yer olduğu için bu ismi aldığı söylenen İspanyol Meydanı, Roma’daki meydanlar içinde en meşhur ve kalabalık olanlardan biri. Hemen yanında, Roma’nın en şık ve lüks caddelerinden biri olan, sıra sıra pahalı marka dükkanları barındıran Via Condotti başlıyor. Buradaki mağazalardan belki alışveriş yapamazsınız ama yine de yürüyüp kalabalığın içine karışmak keyifli olacaktır. Roma’da hırsızlık olaylarının en çok yaşandığı yerlerden biri burasıymış, değerli eşyalarınıza sahip çıkınız 🙂

Çirkin Tekne Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri’nin başladığı yerde bulunuyor.

Meydanın ortasındaki çeşme, tahmin edebileceğiniz üzere yine mimar Bernini tarafından yapılan Fontana della Barcaccia (Fountain of the Ugly Boat), yani Çirkin Tekne Çeşmesi 🙂 Bernini’nin ilk eserlerinden olduğu için babasıyla birlikte yapmışlar bu sefer. Roma’dan geçen Tiber Nehri, yüzyıllar önce duvarları yokken sık sık taşarmış. Bir gün nehir yine taşmış ve meydanı neredeyse bir metre yüksekliğinde sular basmış. Sular çekildiğinde ise İspanyol Meydanı’nda bir tekne kalmış. Bernini de, ben bu hikayeden bir çeşme çıkarırım, meydanın ortasına kondururum demiş ve dediğini yapmış (Son cümleyi ben uydurdum 🙂 )

Popolo Meydanı’nda Mısır’dan getirilen dikilitaş bulunuyor.

Piazza del Popolo (People’s Square): Popolo Meydanı, halkın meydanı anlamına gelen ismine uygun şekilde insanlarla dolup taşan büyük bir meydan. Ortasındaki dikilitaş Mısır’dan getirilmiş. Meydandaki merdivenlere oturarak yorgunluk atabilir, civardaki cafeler ve müzeleri gezebilir, sokak sanatçılarının da uğrak adresi olduğu için keyifli vakit geçirebilirsiniz. Dan Brown’ın Melekler ve Şeytanlar romanında ilk cinayetin işlendiği Chigi Şapeli’nin yer aldığı Santa Maria del Popolo bazilikası da Popolo Meydanı’nda bulunuyor.

Metronun A hattındaki Flaminio durağında inerek Popolo Meydanı’na ulaşılabilir.

Roma’nın çeşme, meydan ve sarayları yazımı faydalı bulduysanız sosyal medyada paylaşmayı, yeni yazılarımdan haberdar olmak için Hayat ve Seyahat’in aşağıdaki hesaplarını takip etmeyi unutmayın! 🙂

Instagram: hayatveseyahat

Facebook: Hayat ve Seyahat

Twitter: hayatveseyahat


Paylaşın

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar*

Yorumlar

  • Çok güzel bir yazı, gidip delice her şeyin önünde fotoğraf çektirmek istemeyip arka plandaki eserlerin hikayesini bilmek isteyenler için muazzam. Teşekkürler

Paylaş

Yeniler

Yurt Dışı Seyahatlerde Seyahat Sağlık Sigortasının Önemi

Seyahat öncesinde birçok ihtimale karşı hazırlıklı olmak kaydıyla yurtdışı seyahatleri, yeni kültürler keşfetmek ve farklı… Devamını Oku

2 Nisan 2024

Balkanlar Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler

Son zamanların en popüler gezi rotalarından biri haline gelen Balkanlar, dünyanın her yerinden ziyaretçilerin akınına… Devamını Oku

22 Mart 2024

İGA Lounge: İstanbul Havalimanı’nda Keyif ve Konforun Adresi

Havalimanında beklerken Türk ve dünya mutfağının eşsiz lezzetlerini tatmaya, masaj hizmetiyle rahatlamaya ve hatta uçuş… Devamını Oku

14 Şubat 2024

Kayak Tatili için Popüler Rotalar

Kış aylarının vazgeçilmezi pek çok kişi için kayak tatilidir. Türkiye, kayak tatili yapılabilecek pek çok… Devamını Oku

30 Ocak 2024

Yurt Dışında İlk Günler: Neler Yapmak Gerekir?

“Acaba yurt dışında yaşasam nasıl olurdu?”.. Bazılarınızın aklından zaman zaman böyle sorular geçiyordur eminim, bazılarınız… Devamını Oku

31 Aralık 2023

Havalimanı Araç Kiralama Nasıl Yapılır?

Özellikle uçak seyahatleri yapanlar havaalanından araç kiralanır mı gibi sorgulamaları sık yapar. Tatil ya da iş amacıyla… Devamını Oku

25 Aralık 2023

Bu web sitesinde size en iyi deneyimi sunabilmek için çerezler kullanılmaktadır. Siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul etmiş olursunuz.