Fransa’nın başkenti Paris, Avrupa’da romantik tatil geçirmek isteyen veya tüm dünyada ikonik hale gelmiş Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi piramidi, Moulin Rouge değirmeni gibi yerleri görmek isteyen turistlerin her yıl akınına uğruyor. Londra’dan sonra Avrupa’nın 2015 yılında en çok turist çeken ikinci şehri olan Paris, Paris gezilecek yerler yazısını hazırlamak açısından benim de Londra’dan sonraki ikinci zorlu imtihanım oldu 🙂 Ama sonuçta Paris gezisi için işinize yarayacak bilgi ve deneyimleri bir araya getirebildim bence.
Birbirlerine yakın olan yerleri gruplamaya çalıştım. Her grubu bir günlük plan gibi düşünmeyin; özellikle girişlerde beklenecek sıraları düşününce Eyfel Kulesi ve Louvre Müzesi’ni içeren gruplar bir günden uzun sürebilir. Arada görmek istemedikleriniz olur veya farklı rota yaparsınız diye bahsettiğim yerlere hangi metro durağıyla ulaşabileceğinizi de yazdım. Bitmedi; Paris metrosunun çok fazla duraklı ve karman çorman olduğunu göz önünde bulundurarak bahsettiğim durakları kolayca bulmanız açısından metro haritasında işaretledim, bu haritayı yazının sonunda bulabilirsiniz. Son olarak, yaptığım grupların şehrin ne tarafında olduklarını kafanızda canlandırabilmeniz için Google maps haritasında çerçeveledim, hizmette sınır yok 🙂
Paris’te gezilecek yerleri anlatmaya başlamadan, şehrin pahalılığı sebebiyle otel fiyatlarının yüksek olduğunu hatırlatayım; bir an önce rezervasyon yapmakta fayda var. Ayrıca metropol şehirlere özgü bir sorun olarak bazı yerleri pek güvenli değil. Paris otellerini görüp yorumlarını incelemek ve booking.com’dan indirimli rezervasyon yapmak için tıklayın.
- GRUP
Tour Eiffel (Eiffel Tower): Paris gezisini anlatan bir yazı elbette Eyfel Kulesi ile başlamalı. Paris’in yerlilerinin çoğu Eyfel Kulesi’ni “metal yığını” olarak görüp pek haz etmese de, Fransa’nın ve hatta tüm Avrupa kıtasının simgesi haline gelmiş 300 metre yüksekliğindeki kule, her yıl yaklaşık 7 milyon ziyaretçisiyle dünyanın en çok ziyaret edilen ücretli yapısı olmayı sürdürüyor. Kule ile ilgili detayları ve bilet fiyatı ile nasıl alınacağı gibi bilgileri tek tek anlattığım EYFEL KULESİ & LOUVRE MÜZESİ GEZİ REHBERİ yazıma buyurabilirsiniz.
Eyfel Kulesi’nden Şanzelize Caddesi’ne doğru geçelim. Caddenin ucundaki Zafer Anıtı’ndan (Arc de Triomphe) başlayarak diğer tarafına doğru yürümek, anıtı görmek için tekrar geri dönmemek adına mantıklı olacaktır.
Arc de Triomphe de l’Étoile: Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları’nda ölenlerin anısına yapılan Zafer Anıtı (veya Zafer Takı), Champs-Élysées caddesinin batı ucunda yer alıyor. Anıtın altındaki Bilinmeyen Asker mezarı ise (Tomb of the Unknown Soldier), Birinci Dünya Savaşı’nda ölen askerlerin anısına yapılmış. Mezarın başındaki ateş her gün yenileniyor ve 1923 yılından beri hiç sönmüyormuş.
Arc de Triomphe’a ulaşmak için metronun 1, 2 ve 6 nolu hatlarının kesişme noktasındaki Charles de Gaulle – Étoile durağında inebilirsiniz. Sonrasında meşhur Şanzelize Caddesi’ndeki lüks mağazaları inceleyebilir, yemek veya kahve molası verebilirsiniz. Örneğin dünyaca ünlü pastane La Durée‘de rengarenk makaronları deneyebilirsiniz.
Grand Palais: Şanzelize Caddesi üzerindeki sergi, etkinlik ve müze alanı olarak kullanılan bu devasa yapıyı, içindeki herhangi bir etkinlikle ilginiz yoksa ayrıca görmeniz gerekmiyor bence. Concorde Meydanı’na doğru yürürken göreceksiniz, tanıdık gelsin diye yazdım 🙂
Place de la Concorde: Şanzelize Caddesi’nin Zafer Anıtı’ndan diğer ucunda (doğu ucunda, Zafer Anıtı batı ucundaydı) yer alan Concorde Meydanı, Paris’teki en büyük meydandır. Meydanda bulunan dikilitaş (Luxor Obelisk) Mısır’dan getirilmiş. Çeşmeler ise Roma’daki Navona Meydanı’ndan esinlenilmiş. Devil Wears Prada (Şeytan Marka Giyer) filmini hatırlayanlar için bir ayrıntı verelim; filmde Anne Hathaway (filmdeki ismiyle Andy Sachs), Miranda arayınca telefonunu bu iki çeşmeden birine atıyor.
Şehrin birçok yerinden görülen meydandaki dönmedolap (La Grande Roue – Grand Ferris of Paris) 100 metre yüksekliğinde. Concorde Meydanı’nın karanlık yüzü ise, geçmişte bu meydanda birçok ünlünün idam edilmiş olması.
Şanzelize Caddesi’nden yürüyerek gelmediyseniz, Concorde Meydanı’na ulaşmak için metronun 1, 8 veya 12 nolu hatlarının Concorde durağında inebilirsiniz.
Jardin des Tuileries: Concorde Meydanı’ndayken göreceğiniz bu kocaman bahçenin diğer ucunda Louvre Müzesi yer alıyor. Meydana yakın olan tarafında ise ilgilenenler için Orangerie Müzesi var.
Musée de l’Orangerie: Orangerie Müzesi veya Türkçe’ye tam çevrilmiş haliyle Limonluk Müzesi, Tuileries’teki sarayın eski limonluk binası olduğu için bu ismi almış. Günümüzde ise Cézanne, Matisse, Monet, Picasso gibi ünlü sanatçıların eserlerinin sergilendiği bir müze. Salı hariç her gün 09:00 – 18:00 saatleri arasında açık olan Orangerie Müzesi’ne giriş ücreti 9 Euro, Dorsay Müzesi ile birlikte kombine bilet alındığında ise 16 Euro oluyor. Her ayın ilk Pazar günü ücretsiz. Bilet bilgileri için tıklayın.
Orangerie Müzesi’nden biraz daha devam ederek Louvre Müzesi’ne varabilir, veya Sen Nehri’nin diğer tarafına geçerek Orsay Müzesi’ne girebilirsiniz. Orsay’dan devam ettiğimizi varsayalım.
Musée d’Orsay: Orangerie Müzesi gibi Orsay Müzesi de sanatseverlerin büyük ilgi gösterdiği önemli müzelerden biri. Eskiden tren garı olan binanın içinde Monet, Cézanne, Renoir gibi bilinen sanatçıların eserleri sergileniyor. Pazartesi günleri kapalı, diğer günler 09:30 – 18:30 arası açık. Perşembe günleri 21:45’e kadar açık. Bilet fiyatları ise Perşembe hariç 16:30’a kadar 12 Euro, sonrasında 9 Euro (Perşembe daha uzun açık olduğu için geç gidene indirimli giriş 18:00’den itibaren). Yukarıda bahsettiğim gibi Orangerie Müzesi ile birlikte kombine bilet alınabilir. Müzenin girişinde Amerika’daki Özgürlük Heykeli’nin daha küçük boyutlarda bir kopyası yer alıyor.
Orsay Müzesi’ne metroyla ulaşmak için 12 nolu hattın Solférino durağında inebilirsiniz.
- GRUP
Musée du Louvre (Louvre Museum): Dünyanın en büyük ve yıllık 8 milyondan fazla ziyaretçisiyle en çok ziyaret edilen müzesi Louvre, özellikle Leonardo da Vinci’nin tablosu Mona Lisa’yı görmek isteyenlerin akınına uğruyor.
Louvre Müzesi’nin kendisi kadar piramidi de ünlü, özellikle Dan Brown kitaplarını ve filmlerini sevenler, Da Vinci Code (Da Vinci Şifresi) isimli yıllarca en çok satan kitaplar listesindeki birinciliğini kimseye kaptırmayan romanda bu piramidin bahsinin sıkça geçtiğini hatırlayacaklardır. Gitmeden önce filmi izlerseniz etrafı daha dikkatli incelemenizde faydası olacaktır. Piramidin akşam ışıklandırılmış halini ayrıca görmek için tekrar gitmeniz güzel olabilir.
Eyfel Kulesi gibi simge bir yapı olduğu için Louvre Müzesi’ni ve bilet nasıl alıp nasıl gezebileceğinizi ayrıca detaylandırdım, şurada: EYFEL KULESİ & LOUVRE MÜZESİ GEZİ REHBERİ
Metronun 1 veya 7 nolu hatlarının Palais Royal – Musée du Louvre durağında inerek gidebilirsiniz.
Pont des Arts: Louvre Müzesi’ne çok yakın olan Sen Nehri üzerindeki bu yaya köprüsü, Avrupa’da her yerde gördüğümüz ‘aşk kilitleri’ ile dolu, ayrıca Paris’teki ilk metal köprü olmasıyla Fransa hükümeti tarafından tarihi anıt olarak listeleniyor. Köprü üstünde nehri arkamıza alarak çekileceğimiz resimler için doğru adres 🙂
Saint Germain: Burası gezilip görülecek bir yer sayılmaz, çünkü aslında bir bölge. Kafeler ve restoranlarla dolu olan ve Paris halkının takıldığı Saint Germain bölgesi, özellikle hava güzel olduğunda cıvıl cıvıl. Yorulunca bir kahve molası veya acıkınca karnımızı doyurmak için güzel bir alternatif. Pont des Arts köprüsünden sonra biraz yürüyerek varabilir veya başka yerden geliyorsanız metronun 4 nolu hattının Saint Germain des Prés durağında inebilirsiniz. Boulevard Saint-Germain boyunca ilerleyip keyfinize göre takılın. Fiyatı çok önemli değilse, Paris’in en eski ve en prestijli kafesi olan Café de Flore‘yi deneyebilirsiniz, çay fiyatları 6.5 Euro örneğin.
Civardaki metro duraklarından olan 4 nolu hattaki Saint-Michel ve 10 nolu hattaki Cluny-La Sorbonne civarları da Saint Germain ile benzer formattaki yerler. Sorbonne’de üniversite olduğu için çevredeki genç nüfus fazla. Notre Dame Katedrali ve Sainte Şapeli tarafına gidecekseniz Saint-Michel, Lüksemburg Bahçesi ve Pantheon tarafına gidecekseniz Cluny-La Sorbonne’da inebilirsiniz.
Jardin du Luxembourg: Lüksemburg Bahçesi, içinde saray ve müze bile olan kocaman yemyeşil bir alan. Özellikle yaz aylarında çiçekler açınca güzel oluyor, eğer hava güzelse Paris yerlileri bahçede oturup keyif yapıyorlar. Özellikle bahçenin içindeki 17. yüzyılda yapılmış Medici Çeşmesi’ni (Medici Fountain) görmelisiniz.
Saint Germain veya Saint Michel’den yürüyerek gelmediyseniz, Lüksemburg Bahçeleri oldukça büyük olduğundan metroyla gelmek için farklı alternatiflerimiz var. 6 ve 10 nolu hatların kesişim noktasındaki Odéon, 12 nolu hat üzerindeki Rennes, 10 nolu hat üzerindeki Mabilion veya 4 nolu hat üzerindeki Saint-Sulpice duraklarından birinde inerek ulaşabilirsiniz. Medici Çeşmesi tarafına yakın olmak için Odéon durağını tercih etmelisiniz.
Pantheon: Roma Gezilecek Yerler yazımda bahsetmiştim, Pantheon kelimesi Yunanca’da “tüm tanrıların tapınağı” anlamına geliyor. Roma’daki Pantheon’dan esinlenerek yapılan neoklasik mimariye sahip anıt mezarda yazar ve filozof Voltaire ile Jean-Jacques Rousseau, kimyager ve fizikçi Madam Curie, Üç Silahşörler ve Monte Kristo Kontu gibi ünlü kitapların yazarı Alexandre Dumas, Sefiller ve Notre Dame’ın Kamburu kitaplarının yazarı Victor Hugo gibi birçok tanınmış kişinin mezarları bulunuyormuş. Girişi ücretli olduğu için (8.50 Euro) şart değil ama rotanıza çok ters kalmıyorsa binası görülebilir.
Lüksemburg Bahçesi’nden yürüyerek gidebilir veya metronun 10 nolu hattının Cardinal Lemoine durağında inebilirsiniz.
Grande Mosquée de Paris: Pantheon gibi görülmesi şart olmayan bir yer, ama Paris’te nerede cami var diye merak ediyorsanız Grand Mosque, Pantheon’dan Jardin des Plantes isimli bahçelere giderken bahçenin köşesinde yer alıyor.
Catacombs of Paris: Muhtemelen 27 Euro olan giriş ücretinin olumsuz etkisiyle pek çoğumuzun duymadığı yer altındaki insan kalıntılarıyla dolu garip bir yer. Bir sürü para verip kurukafalarla dolu bir yere girmek ister misiniz bilemedim, istiyorsanız araştırın 🙂
- GRUP
Sainte Chapelle: Gotik mimarinin gelebileceği son nokta olarak kabul edilen Sainte Şapeli’nin içerisindeki vitraylar (işlemeli camlar – stained glass) resimlerde gerçekten çok güzel görünüyor, ama girişi 10 Euro olduğu için ben girmedim.
Cathédrale Notre-Dame de Paris: Gotik mimarinin en ünlü örneklerinden olan Notre Dame Katedrali, Eyfel Kulesi ve Louvre Müzesi’nden sonra Paris’teki muhtemelen en bilinen yapı. 10:00’da ziyarete açılıyor, Ekim-Mart arası kış döneminde 17:30 ve diğer dönemlerde 18:30’a kadar açık. 12 Euro olan kulelerine çıkarak Paris’in panoramik manzarasını izleyebilirsiniz. İki kuleli olmak ve ortasında ‘rose window’ denilen yuvarlak pencereyi bulundurmak gotik mimarinin tipik özelliklerinden, bu özellikleri Notre Dame Katedrali’nde göreceksiniz.
Peki Victor Hugo’nun ünlü romanı Notre Dame’ın Kamburu’nun (orijinal ismiyle Notre Dame de Paris) Notre Dame Katedrali ile ilgisi var mı? Cevabımız evet. 19. yüzyıl başlarında katedral, bakımsızlığından dolayı yıkılmak istenmiş. Victor Hugo bu romanı yazarak katedrale halkın ilgisini çekmek istemiş ve roman bir başyapıt haline dönüşünce amacına ulaşarak Notre Dame Katedrali’nin yenilenmesinde büyük rol oynamış.
Sainte Chapelle ve Cathédrale Notre-Dame, Sen Nehri’ndeki iki adadan biri olan Ile de la Cité üzerinde yer alıyorlar. Ulaşmak için metronun 4 nolu hattının Cité durağında inmek gerekiyor. İkinci adamız olan Ile Saint-Louis’i ise hemen aşağıda anlatıyorum.
Ile Saint-Louis: Burası Paris gezi rehberlerinde pek yazmaz, ama nehir kenarında günbatımı manzarası için harika bir yer. Özellikle sevdiğiniz yanınızdaysa, uzakta Eyfel Kulesi’nin siluetiyle günü romantik bir şekilde bitirmeye hazır olun 🙂
La Seine (Seine River – Sen Nehri): Yazıda adı geçti ama Paris’i ikiye ayıran nehrin ismini bilelim. Nehir kenarında tatlı yürüyüşler Paris turunun önemli bir parçası.
Bu grubu biraz kısa tuttum, öncekilerden yetişmeyenleri buraya kaydırmak istersiniz belki 🙂
- GRUP
Galerie Vivienne: Alışveriş sevenler için lüks bir pasaj. Şart olmasa da vaktiniz varsa uğrayabilirsiniz. Giyim, dekorasyon, yeme-içme, kuaför gibi farklı ihtiyaçlara hitap eden mağazalar bulunuyor. Her gün 08:30-20:30 arası açık olan pasaja Louvre Müzesi’nden yürüyerek gidebilir veya metronun 3 nolu hattının Bourse durağında inebilirsiniz.
Palais Garnier: Paris opera binası olan Garnier Palace, Paris’in simge yapılarından biri kabul ediliyor. Bu kadar ünlü olmasını büyük oranda Fransız yazar Gaston Leroux’un 1910 yılında yazdığı Le Fantome de l’Opéra (The Phantom of the Opera – Operadaki Hayalet) romanına borçlu diyebiliriz. Aradan geçen yıllarda pek çok kez müzikal ve film olarak uyarlanan romanın 2004 yılında çekilen film versiyonunda başrolleri Gerard Butler ve Emmy Rossum paylaşıyor.
Merak ediyorsanız bilet alarak içini de gezebilirsiniz. Bilet fiyatı 11 Euro (12-25 yaş arası 7 Euro, 12 yaşından küçükler ücretsiz). Her gün 10:00-17:00 arası açık. Galerie Vivienne’den 1 km yürüyebilir veya metronun 3, 7, 8 hatlarından birini kullanarak Opéra durağında inebilirsiniz.
Galeries Lafayette: Paris’te alışveriş ile devam edelim. 1893 yılında küçük bir tuhafiye dükkanından günümüzde birçok ülkede şubeleri olan lüks mağazalar grubuna dönüşen Galeries Lafayette, Paris’teki 3 binasında 70bin metrekare alanı kaplıyormuş. Alışveriş için pahalı bulsanız da binalarını ve içini görmek isteyebilirsiniz, veya ufak tefek şeyler alınabilir. Pazar günleri kapalı, diğer günler 09:30 – 20:00 arası açık. Opera binasından birkaç dakikalık yürüyüşle ulaşabilirsiniz.
Moulin Rouge: Dünyaca ünlü kırmızı değirmeni görmeye hazır mısınız? Öyleyse metronun 2 nolu hattına binerek Blanche durağında inin.
1800’lü yılların sonunda inşa edilen kabare (cabaret) salonu, özellikle kabarık eteklerin yukarı kaldırılarak dansçının çevresinde daire haline geldiği ve bacakların yüksek tempoyla hareket ettiği grup halinde yapılan cancan dans (French cancan dance) ile kısa zamanda ünlü olmuş. Günümüzde ise Kırmızı Değirmen, Paris’in simgelerinden biri durumunda.
Moulin Rouge’un olduğu bölge çok tekin bir yer sayılmaz, cadde boyunca sex shop ve türlü erotik şovların yapıldığı mekanlar yer alıyor. Moulin Rouge ise gündüz saatlerinde kendi halinde sakin bir görünümdeyken, akşam olup kırmızı değirmen aydınlatıldığında ve neon ışıklar yandığında, içerideki kabare şovunu izlemeye gelen misafirlerle birlikte hareketleniyor. Ben de Fransız kültürünün bir parçası olan kabare şovlarını en ünlü olduğu yerde izlemek için paraya kıydım ve Moulin Rouge şovu için bilet aldım. Nasıl bilet aldığımı, bilet fiyatını, gösteride neler olduğunu ve daha birçok detayı MOULIN ROUGE GÖSTERİSİ yazımda anlattım.
Bayanlar için, cesaretiniz varsa eteği geniş olan seksi beyaz elbisenizi giyin ve yeni Marilyn Monroe olmaya hazırlanın. Çünkü Moulin Rouge’un karşısındaki yolda alttan rüzgar verilen eteğinizi uçurabileceğiniz bir alan bulunuyor 🙂
Ölümcül hastalığa yakalanan Moulin Rouge’un yıldızı ve ona aşık olan gencin hikayesinin anlatıldığı 2001 yapımı Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen) filmini de gitmeden önce izleyebilirsiniz. Nicole Kidman ve Ewan McGregor’un başrollerinde oynadığı müzikal film 2 oskar almış.
Sacré Coeur: Tam ismi La Basilique du Sacré Coeur de Montmarte (The Basilica of the Sacret Heart) olan Kutsal Kalp Bazilikası, Birinci Dünya Savaşı başlamadan hemen önce tamamlanmış ve Paris’in en yüksek yeri olan Montmarte Tepesi’nde yer alıyor. Hem Paris’in panoramik manzarasını izlemek için harika konumda bulunan, hem de müzisyenler ve sokak sanatçılarıyla her daim hareketli bir yer olan Montmarte’de, güzel havalarda Sacre Coeur Bazilikası’na çıkan merdivenlerde oturabilir ve etrafı seyredebilirsiniz. Her dakika yanınıza gelen bira satıcıları, parmağınıza ip bağlayıp size zorla bileklik yapmaya çalışan adım başı sıralanmış siyahi gençler gibi pek takılmamanız gereken ufak sinir bozucu şeyler de var tabii.
Ayrıca güzel haber; Sacre Cour Bazilikası’nın girişi ücretsiz. Her gün 06:00-22:30 saatleri arasında açık olan bazilikaya metronun 2 nolu hattının Anvers durağında inerek ulaşabilirsiniz (Moulin Rouge’dan sonra iki durak). Metrodan indiğiniz yerden tepeye doğru giden yolda ise birçok uygun fiyatlı (normal da diyebiliriz, ama turistik yerde olduğu için ekstra pahalı değiller en azından) hediyelik eşya dükkanı bulunuyor. Sevdiklerine ufak şeyler hediye etmek veya kendisi için hatıra almak isteyenler buradaki dükkanları gezebilir.
Montmarte Tepesi’ndeki manzara sizi kesmediyse, sol taraftaki Dome kulesine bilet alabilirsiniz. 300 basamakla çıkıldığı için biraz antrenmanlı olmak gerekebilir, ben çıkmadım.
Son olarak, birçok ödülün sahibi olan 2001 yapımı Amélie filminin Montmarte bölgesinde çekildiğini ekleyelim. Bu filmde Amelie rolünü oynayan Audrey Tautou’nun, Louvre Müzesi’ni anlatırken bahsettiğim Da Vinci Şifresi filminde Tom Hanks ile birlikte başrol oynayan Sophie Neveu karakteri olması ise güzel bir ayrıntı 🙂
- GRUP
Le Centre Pompidou (Pompidou Merkezi): Post-modern mimari tarzıyla oldukça enterasan görünen Pompidou Merkezi aslında bir kütüphane ve sanat merkezi. 14 Euro verip içine girmek ister misiniz bilmiyorum ama binasını görmek isteyebilirsiniz. Bunun için metronun 11 nolu hattının Rambuteau veya 1 ve 11 nolu hatlarının kesişimindeki Hotel de Ville durağında inebilirsiniz.
Musée Picasso: Ressam Picasso’nun eserlerini beğeniyorsanız, 3binden fazla eserinin sergilendiği Picasso Müzesi’ne 12.50 Euro’ya bilet alarak girebilirsiniz. Her ayın ilk Pazar günü ücretsiz.
Le Marché des Enfants Rouges: Pazartesi günleri hariç her gün kurulan bu pazarda taze meyve-sebze, çiçek, ekmek gibi ürünler satın almak ve farklı mutfaklardan değişik tatlar denemek mümkün. Paris’te lokal tecrübe arıyorsanız Paris’in yerlilerinin alışveriş yaptığı bu pazara gitmek için Pompidou Merkezi / Picasso Müzesi’nin birinden yürüyün veya metronun 8 nolu hattının Filles du Calvaire durağında inin.
Place de la République: Paris’teki bu meydan (Cumhuriyet Meydanı), bizdeki Taksim Meydanı gibi; gösteriler ve protestolar çoğunlukla burada yapılıyor. Örneğin Charlie Hebdo dergisine 2015 yılında yapılan ve 12 kişinin öldüğü saldırılar bu meydanda protesto edilmiş. Meydanın ortasındaki heykele türlü afişlerin asıldığı bir protesto zamanına denk gelirseniz ilginç olabilir, onun dışında vakti çok kısıtlı olanlar burayı atlayabilir. Metronun 3, 5, 8, 9 veya 11 hatlarının birine binip République durağında inin. Az önce söylediğim gıda pazarına gidecekseniz oradan yürüyerek de ulaşılabilir.
Cimetiére du Père Lachaise (Père-Lachaise Cemetery): Paris’in ünlü mezarlığında dünyaca bilinen birçok ismin yanı sıra Türkiye’den de iki isim bulunuyor: Yeşilçam’ın Çirkin Kralı Yılmaz Güney ve sanatçı Ahmet Kaya.
“Tatil yapıyorum ne işim var mezarlıkta?” diye düşünmeyin ve burayı ziyaret edin derim. Mezarlıkla ilgili söyleyeceklerim olduğu için PARİS ÜNLÜLER MEZARLIĞI yazısında detaylandırdım.
Metronun 2 ve 3 nolu hatlarının mezarlıkla aynı isimdeki Pére Lachaise durağında inebileceğiniz gibi, 3 nolu hattaki Gambetta durağında inerseniz daha merkezi bir kapıdan giriş yapabilirsiniz.
Bazı kısımlarını ayrı yazılara aktardığım halde upuzun bir gezi rehberi oldu ama Paris’te görülmesi gereken yerlerin hepsini paylaşmış oldum, eksiği yok fazlası var. Koskoca Paris birkaç saatte gezilip bitirilecek değil ya, ne kadar vaktiniz olduğuna ve ilginizi nelerin çektiğine göre listenizi yapın ve keşfetmeye başlayın 🙂 Şehrin dışında kalan Versay Sarayı ve Disneyland Paris‘e ise vaktiniz varsa ayrıca gidebilirsiniz, onları başka birer yazıda anlatacağım.
Paris’te görülmesi gereken yerler için güzel bir kaynak da Biletbayi blog sayfasında bulunuyor: https://blog.biletbayi.com/paris-gezilecek-yerler.html
Paris gezilecek yerler yazımı faydalı bulduysanız sosyal medyada paylaşabilir, yeni yazılarımdan haberdar olmak için Hayat ve Seyahat’in aşağıdaki hesaplarını takip edebilirsiniz.
Instagram: hayatveseyahat
Facebook: Hayat ve Seyahat
Twitter: hayatveseyahat
Demet
17 Temmuz 2017, 07:52Çok başarılı bir yazı olmuş, elinize sağlık. Seyahatimi planlarken bol bol faydalandım.
Fatma Olcucu
17 Temmuz 2017, 09:41Cok sevindim, umarim diger yazilarim da seyahatlerinizde isinizi kolaylastirir. Sevgiler.
Ahu
18 Ağustos 2017, 13:36Harika bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık, gezimde sizi anıcam 🙂 Sevgiler
Fatma Olcucu
18 Ağustos 2017, 17:14Rica ederim, iyi tatiller 🙂
pelin
21 Temmuz 2018, 09:27o kadar güzel ve ayrıntılı anlatmışsınız çok teşekkürler bu güzel paylaşım için
Numan Koçak
24 Nisan 2019, 07:17Bu keyifli yazı için teşekkürler.
semra
04 Ekim 2019, 08:28ilk defa birisine yorum yazıyorum dayanamdım ,okadar ayrınıtlı anlatmışsınız ki, harika, emeğinize sağlık
Fatma Olcucu
12 Ekim 2019, 08:18Çok teşekkürler 🙂
Çağlar
23 Ekim 2019, 20:56Birebir programınızı uyguladım toplam 3 gün yetiyor..
Muhteşem yorum muhteşem detay muhteşem destekleyici bilgiler.
Teşekkür ederim.
Fatma Olcucu
24 Ekim 2019, 07:37Rica ederim isinize yaramasina sevindim, gezenlerin bu sekilde isini kolaylastirmasi icin tek bir yazi uzerinde haftalarca calisiyorum 🙂
Ayhan Kılıç
12 Kasım 2019, 08:53Güzel yazınız için teşekkürler. Önümüzdeki ay pariste olacağım orsay müzesi eyfel ve louvre müzesi’ne mutlaka uğramayı düşünüyorum paris müze kart önerilmiş. sizce değer mi?
cevabınız için şimdiden teşekkürler.
Fatma Olcucu
13 Kasım 2019, 08:02Merhaba, bencelik bir durumu yok gitmeyi dusundugunuz yerlerin bilet ucretlerini tek tek toplayin ve almayi dusundugunuz kartin ucreti ile karsilastirin. Kart daha ucuzsa degerdir.
Ezgi
26 Kasım 2019, 11:28Merhaba 2 hafta sonra Paris e gidiyorum ve yazdıklarınız süper işime yarayacak diyr düşünüyorum. Emeginize saglık
Fatma Olcucu
26 Kasım 2019, 20:12Merhaba, beğendiğinize sevindim rica ederim. Noel zamanı gideceğinize göre harika vakit geçireceğiniz daha da garanti, keyfiniz bol olsun 🙂
düğünservisi
29 Aralık 2023, 08:00tebrikler çok detaylı ve başarılı bir içerik olmuş