Kültürel zenginlik ve gece hayatının harika bir şekilde bir araya geldiği Macaristan’ın başkenti Budapeşte, Türk tarihiyle ortak yanları, Euro kullanmayışıyla Avrupa’nın en ucuz başkentleri arasında olması ve büyüleyici gece manzaraları gibi birçok haklı sebepten Orta Avrupa turlarının en önemli duraklarından biri. “Hamamlar şehri” olarak da bilinen Budapeşte’nin görülmesi gereken yerleri oldukça fazla, o yüzden bu yazıda size Budapeşte gezilecek yerler arasında en önemli olanları konumlarına göre sıralı halde anlatacağım.
Yazıda anlattığım Budapeşte’de yapılacaklar listesinde “olmazsa olmaz”ları yıldız (*) ile işaretledim, buraların mutlaka görülmesi gereken yerler olduğunu düşünüyorum. Diğerlerini de dikkatlice okuyup ilginizi hangilerinin çektiğine ve ne kadar vaktiniz olduğuna göre kendi listenizi yapabilirsiniz. Benim anlattığımdan farklı sırayla gezmeniz mümkün olduğundan her bir gezilecek yere toplu taşımayla nasıl gidebileceğinizi de belirttim. Budapeşte’ye 3 kez gittiğim için yazı boyunca hem kış hem yaz fotoğrafları göreceksiniz 🙂
Budapeşte, Tuna Nehri (Danube) tarafından Buda ve Peste olmak üzere ikiye ayrılıyor. Budapeşte’de nerede kalınmalı sorusunun cevabının ben de pek çok kişi gibi daha canlı olan Peste tarafı olduğunu düşünüyorum. Buda tarafı daha tarihi olan taraf ve tepeye kurulduğu için biraz yokuşlu. Peste tarafındaki otelleri, fiyatlarını ve misafir değerlendirmelerini görüp booking.com üzerinden rezervasyon yapmak için tıklayın.
Peste tarafında kalmanızı önerdiğime göre anlatmaya da oradan başlıyorum. Yazının devamında her iki taraftaki gezilecek yerler haritasını da ekledim.
PESTE TARAFI
Hungarian Parlament (Macar Parlamento Binası) *
Budapeşte’nin en görkemli yapısı olan Parlemento Binası, inşa edildiği 1900lu yılların başlangıcından itibaren Macaristan’ın simgesi olmuş. Tuna Nehri’nin panoramik görüntüsünde çok önemli olduğu için UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’nde (World Heritage Site) koruma altına alınmış.
Özellikle akşam olup parlamento binasının ışıkları yandığında ve yansıması Tuna Nehri’ne düştüğünde büyüleyici görünüyor. Güzel bir havada Budapeşte’ye geldiyseniz Tuna Nehri’nde akşam vakti yapılan tekne turlarından birine atlayın. Şehrin ışıl ışıl halini nehirden doyasıya seyretmeniz “iyi ki gelmişim” mutluluğunu size sonuna kadar yaşatacak.
Budapeşte gezilerimde bana dışarıdan görmek yeterli olduğu için parlamento binasının içine hiç girmedim ama içerisinde müze ve başka görülecek yerler varmış. İlginizi çekerse bakarsınız, bilet fiyatları Avrupa vatandaşlığı olmayanlar için 6700 HUF (150 TL civarı). Öğrenciyseniz veya Avrupa vatandaşlığınız varsa yarı fiyatına. Kapısında sıra beklememek için biletinizi internet sitesinden online almanız daha iyi olur.
Her ne kadar parlamento binasını nehrin karşı tarafından daha güzel görecek olsanız da kendisinin bulunduğu Peste tarafını anlattığım için şimdi önündeymişsiniz gibi anlatmaya devam edeyim.
Shoes on the Danube (Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar)
Parlamento binasını arkanıza alıp nehir kenarından biraz yürüdüğünüzde birçok metal ayakkabının olduğu anıt karşınıza çıkıyor. Her ne kadar ayakkabılar şirin görünse de aslında karanlık bir tarihin yansıması olarak orada duruyorlar, çünkü bir holokost anıtını oluşturuyorlar.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Budapeşte de Yahudilerin katledildiği yerlerden biri olmuş. Kış soğuğunda çırılçıplak soyulan binlerce Yahudi, Tuna Nehri kıyısında kurşuna dizilmişler. Ayakkabılar o dönemde kıymetli olduklarından Yahudilerin öldürülmeden önce ayakkabılarını çıkarmaları gerekiyormuş. O yüzden nehir kenarında onlardan geriye kalan parçaları oluyormuş. Bu anıt ile yaşanan dramın unutulmaması amaçlanmış ve Berlin’deki meşhur holokost anıtı ile aynı yıl olan 2005’te açılmış.
Anıtın tasarımını yapan ise Can Togay isimli Budapeşte’de doğan bir Türk.
Szent István Bazilika (St Stephen’s Basilica – Aziz Stefan Bazilikası)
Ayakkabıların olduğu nehir kenarından 1 km kadar içeriye yürüdüğünüzde Aziz Stefan Bazilikası’na ve aynı isimli meydana (St. Stephen Square) varıyorsunuz.
Bence bu meydana kesinlikle uğramanız tek dönem yılbaşı dönemi, çünkü Kasım sonundan Aralık sonuna (veya Ocak başına) kadar olan dönemde en güzel Budapeşte Christmas marketlerinden (Noel pazarı) biri burada kuruluyor. Sizin gideceğiniz yılki tam tarihlerini öğrenmek için Google’a “Christmas market by Budapest Basilica 2021” gibi gideceğiniz yılla birlikte yazın. Akşamları bazilikaya yansıtılan ışık şovu bile yapılıyormuş.
Noel dönemi haricinde ise meydana çay kahve veya yemek molası için uğrayabilirsiniz. Gelmişken girişi ücretsiz olan bazilikanın oldukça görkemli olan içini ve kutsal hazine kabul edilen yumyalanmış sağ eli (Holy Right Hand) görmeyi unutmayın. Kendisi bazilikanın adandığı Macaristan’ın ilk kralı Aziz Stefan’ın eliymiş. Aziz Stefan’ı aklınızda tutun, önemli bir kişilik olduğundan başka yerlerde de ismi geçecek. İsterseniz bilet alarak güzel bir Budapeşte manzarası için bazilikanın kulesine çıkabilirsiniz (asansör varmış).
Doğrudan bazilikaya ve meydana gitmek için sarı renkli M1 hattının Bajcsy-Zsilinszky út durağında inebilirsiniz.
Aziz Stefan Meydanı Budapeşte’de hem meşhur Zincir Köprüsü’ne hem de cafe restoranları ve gece hayatıyla ünlü Musevi Bölgesi’ne (Jewish Quarter) yakın olduğundan konaklamak için tercih edebileceğiniz yerlerden. Otel önerisi (incelemek için otel ismine tıklayın): Boutique Residence Budapest (4 yıldız)
Dohány utcai Zsinagóga (Dohany Street Synagogue – Dohany Sokağı Sinagogu)
Ve işte az önce söylediğim Yahudi Bölgesi’ne geldik. Avrupa’nın en büyük ve dünyanın beşinci büyük sinagogu, özellikle Musevi olanların ilgisini çekebilir. Girişi biletli, ama gitmeseniz de önünden geçerken iki tane kulesi olan bordo-sarı binanın ne olduğunu bilin. ‘Önünden geçerken’ dedim, çünkü kırmızı renkli M2 hattının Astoria durağında inince sinagoga çok yakın oluyorsunuz ve bu durak Budapeşte’de mutlaka görülmesi gereken yerler arasında olan Szimpla Kert’in de durağı oluyor aynı zamanda.
Szimpla Kert & Kazincy Street *
Eveeet, özellikle gençler ve daima genç hissedenlerin çok seveceği bir yere geldik. Szimpla Kert ve bulunduğu Kazinczy utca isimli cadde civarına. Artık meşhur Budapeşte gece hayatının kalbinin aktığı yerdesiniz.
Dohany Sokağı Sinagogu’nun biraz ilerisi demiştim, burası Musevi Bölgesi olduğundan çevrede başka sinagoglar da var. Bölgede Musevilerle başlayan ‘azınlık olma’ durumu zamanla kültürel çeşitliliğe dönüşmüş. Böylece Szimpla Kert, hareketli restoran, pub ve gece kulüpleriyle hedonizm (hazcılık/keyifçilik) merkezi haline gelmiş. Aradığınız ister biraz gezinip bir şeyler atıştırmak, ister turistik bir gece gezmesi isterse gerçekten çılgın partilerde kopmak olsun burada aradığınızı bulacaksınız.
En meşhur yer elbette bölgeye ismini veren Szimpla Kert isimli harabe pub (ruin pub). Loş ışıkları ve sıra dışı iç tasarımıyla ben sevmiştim, zaten harabe bar konseptiyle hem salaş hem tarz mekanlar yaratmak bu bölgenin en önemli özelliği. Hafta içi giderseniz civarlar biraz daha sakin olacaktır, imkanınız varsa özellikle Ptesi gibi haftanın en ölü gününde gitmemeye çalışın.
Biraz daha lüks takılmak isterseniz saraya benzeyen iç tasarımıyla meşhur New York Cafe bu civarda bulunuyor. Fiyatlar yüksek olduğundan yemek yemeyi tercih eder misiniz emin değilim ama içeriyi görmek için 8 Euro civarına bir kahve içebilirsiniz.
“Şehrin tam kabinde olayım, kapıdan çıktığım anda bir sürü mekan olsun” diyenler için Szimpla Kert’te konaklamak harika olacaktır. Otel önerisi (incelemek için otel ismine tıklayın): Colours Apartments Budapest (4 yıldızlı daire)
Terror Haza (House of Terror – Terör Evi Müzesi)
Budapeşte’de Hitler ve sonrasında Stalin teröründen mağdur olanların anısına açılan ve onların gözünden hayatın nasıl olduğunu anlatmayı amaçlayan müzeyi, binasının iki tarafına birden tepeye yazılmış TERROR kelimesinden kolayca tanıyabilirsiniz.
Çok eskiden ilk Budapeşte gezim sırasında gitmiş ve ilginç bulmuştum, işkenceler ve idamlar gerçekten o binada yaşandığı için içine girince etkileniyor insan. Ama vakti kısıtlı olanlar atlayabilir. Bilet fiyatı 3000 HUF (70 TL) imiş, 25 yaşına kadar olanlara ve Avrupa vatandaşlarına yarı fiyatına. Sarı M1 metro hattının Oktogon durağında inerek ulaşılabilir.
Hősök tere (Heroes Square – Kahramanlar Meydanı) *
Budapeşte’de mutlaka görülmesi gereken yerlerden Tuna Nehri’ne en uzak olanına geldik. Aşağı yukarı kafanızda canlanması için, Kahramanlar Meydanı Tuna Nehri üzerindeki köprülerden biri olan Zincir Köprüsü’ne (yazının devamında anlatacağım) 3.5 km mesafede oluyor.
Yarım daire şeklinde konumlandırılmış 14 ‘kahraman’ heykelinden ve ortalarındaki 7 atlı figür ile yüksek sütundan oluşan meydandaki kahramanlar Macar tarihinde önemli yeri olan kişiler. Örneğin bir tanesi yukarıda bazilikayı anlatırken ilk Macar kralıymış dediğim Aziz Stefan (Saint Istvan). Hani bazilika içinde sağ eli vardı ya o işte 🙂
Kahramanlar Meydanı’na nasıl gidilir derseniz meydanla aynı isimli metro durağını kullanabilirsiniz. Sarı M1 hattının Hosök tere isimli durağı aynı zamanda 1896 yılında açılmasıyla dünyanın en eski metro duraklarından biriymiş.
Bu arada, inşallah geziniz sırasında bir aksilik yaşamazsınız ve herhangi bir şekilde ihtiyacınız olmaz ama eğer olursa Budapeşte’deki Türk konsolosluğu da Kahramanlar Meydanı’na çok yakın konumda bulunuyor. Konsolosluk adresi: Budapest, Andrássy út 123, 1062 Macaristan. Telefon: +3613445025
Konsolosluğun bulunduğu Andrássy út isimli caddeden yürümeye devam ettiğinizde Budapeşte’nin önemli alışveriş ve cafe restoran caddelerinden birinde olmuş olacaksınız, keyfinize göre gezinirsiniz. İstanbul’un Nişantaşısı veya Paris’in Şanzelizesi gibi biraz.
City Park & Széchenyi Hamamı/Kaplıcası
Kahramanlar Meydanı’na gelmişken hemen yanından içine adım atabileceğiniz kocaman yeşil alandan bahsetmemek olmaz. Her Avrupa şehrinin özellikle güzel havalarda dolup taşan ve Avrupa’da olduğunuzu sonuna kadar hissettiren cıvıl cıvıl parkları olur ya, Budapeşte’ninki de City Park (Şehir Parkı).
City Park’ta cafe-restoranlar, göl, kışın buz pateni, termal hamam ve hatta kale bile var. Herkes kendi zevkine göre yapacak bir şey bulsun veya hiçbir şey yapmadan sadece keyfine baksın diye yapılmış resmen.
Parkın içinde gezinirken yönünüzü Vajdahunyad Vara (Vajdahunyad Castle) isimli kaleye çevirin. 1896 yılında yapılan kale günümüzde tarım müzesine ev sahipliği yapıyor ve biletle gezilebiliyor. Bilet almadan avlusunda dolanıp kendisini ünlü yapan Roma-Gotik-Rönesans-Barok karşımını mimarisini incelersiniz.
Kaleye ve göl çevresine baktıktan sonra sırada daha da çok hoşunuza gidebilecek bir yer var. Budapeşte’deki Türk hamamları nerede diye merak ediyorsanız en ünlüsü birkaç yüz metre ilerinizde olacak. Széchenyi spa bath (Széchenyi termal hamamı) 18 havuz, 10 sauna, buhar kabinleri ve fazlası ile Budapeşte’nin en popüler aktivitelerinden biri.
Özellikle akşam vakti hava soğuyunca, açık havada sıcak suyun içinde olmak acayip keyifli. Gece ışıklandırmasına geçince ortam da pek romantik oluyor. Budapeşte’de mutlaka yapılması gerekenler arasında hamam/sauna/termal havuz ziyareti kesinlikle olmalı, o yüzden tercihinizi City Park içindeki Szechenyi hamamından yana kullanabilirsiniz.
Termal hamam giriş ücreti 20 Euro civarından başlıyor, masaj eklenen farklı bilet seçenekleri var. Budapest Card aldıysanız indirim yapılıyor. Sabah 9’dan akşam 10’a kadar açık. Yazın Cumartesi akşamları gece 3’e kadar süren Bath Party (Havuz Partisi) yapılıyor, ben katılmayı çok isterdim. Web sitesinden tüm seçenekleri kontrol edebilirsiniz.
City Park’a ve içindeki kaleyle termal havuza Kahramanlar Meydanı’ndan birkaç yüz metrelik yürüyüşle ulaşabilirsiniz demiştim. Doğrudan termal havuza gelecekseniz istikametiniz kendisiyle aynı isimli metro durağı, yani sarı M1 hattının Széchenyi Fürdő (Széchenyi Bath) durağı olmalı.
Magyar Nemzeti Múzeum (Hungarian National Museum – Macar Ulusal Müzesi)
Kahramanlar Meydanı ve Şehir Parkı için şehrin içine doğru gitmiştik şimdi yavaştan Tuna Nehri kıyısına geri dönüyoruz.
Budapeşte’de tek müzeye gideceğim hangisi olsun derseniz burası olsun. İçindeki hem sürekli hem de geçici sergiler son derece genişmiş. Kanuni Sultan Süleyman önderliğindeki Osmanlı İmparatorluğu’nun 1526’da yalnızca 2 saat süren Mohaç Meydan Muharebesi’yle ele geçirdiği Macaristan’ın ulusal müzesinde haliyle bu ortak tarihi anlatan eserler de bulunuyor.
Müzenin güzel özelliği bilet fiyatının Avrupa’daki müzeler ortalamasına göre ucuz olması, ama zaten Budapeşte’ye gelmenizin en önemli sebeplerinden biri de Avrupa’nın en ucuz başkentleri arasında olmasıydı bence 🙂 Giriş ücreti 2600 HUF (60 TL). Budapest Card ile ücretsiz.
Macar Ulusal Müzesi’ne metronun M3 (mavi) veya M4 (yeşil) hattının Kálvin tér durağında inerek ulaşabilirsiniz. Burası Musevi bölgesine gayet yakın olduğu için benim anlattığım sırayla gezmiyorsanız Musevi bölgesiyle müzenin ikisini arka arkaya da yapabilirsiniz. Aşağıdaki haritada Peste bölgesinde anlattığım yerlerden belli başlı olanlarını işaretledim, konumlarını inceleyin.
Vörösmarty Square
Nehre biraz daha yaklaşıyoruz ve Budapeşte’nin en önemli meydanı olan Vörösmarty Meydanı’na geldik. Metronun sarı renkli M1 hattının Vörösmarty tér durağında inebileceğiniz gibi Ulusal Müze’den 1.3 km veya Dohany Sokağı Sinagogu’ndan 850 metre yürüyerek de meydana ulaşabilirsiniz.
Özellikle Aralık ayında Budapeşte’ye gidecekseniz Budapeşte Noel marketlerinden biri burada kuruluyor (hatırlayalım, diğeri St. Stephen’s Square’de kuruluyordu). Benzer bir festival etkinliği de bahar ayının gelişinde Paskalya döneminde yapılıyor. Ayrıca yılbaşı gecesi insanların toplaşıp geriye doğru sayarak yeni yıla girdikleri yer burasıymış.
Bu etkinliklerin hiçbirinin yapılmadığı normal bir zamanda geldiyseniz de üzülmeyin, meydanda biraz gezindikten sonra Hard Rock Cafe’yi göreceğiniz Váci utca (Vaci Street)’e yönelin. Budapeşte dönme dolabı (Budapest eye) çok yakında olduğu için dönme dolaba binme niyetiniz varsa onu da araya eklersiniz. Yetişkin bileti 3000 HUF (70 TL) imiş, çocuklara indirimli.
Váci utca (Vaci Street – Vaci Caddesi) *
Neredeyse her şehrin sağlı sollu mağazalar ve cafe restoranlarla çevrili araç trafiğine kapalı bir ‘alışveriş ve eğlence’ caddesi olur ya, Budapeşte’nin bu şartlara uyan en meşhur caddesi de Vaci Street oluyor. Vörösmarty meydanından Budapeşte Merkez Hali’ne kadar olan 1.3 km lik cadde boyunca Budapeşte’de alışveriş ve yeme içme adına birçok seçenek bulacaksınız, kafanıza göre takılın.
Merkezi bir caddede konaklamak gezerken işinizi kolaylaştıracağı için Vaci Caddesi’nde konaklamayı tercih edebilirsiniz. Otel önerisi (incelemek için otel ismine tıklayın): Estilo Fashion Hotel Budapest
Nagy Vásárcsarnok (Central Market Hall – Merkez Hali) *
Vörösmarty Caddesi’nden veya ortasından bir yerden dahil olarak gezmeye başlayacağınız Vaci Caddesi’nin diğer ucu olan Central Market Hall, Budapeşte’deki capcanlı yerlerden birisi ve ben çok sevmiştim. İsminden anlayacağınız üzere burası her türlü yiyecek içeceğin satıldığı bir pazar ve turistlerin olduğu gibi Budapeşte’nin yerlilerinin de uğrak noktalarından birisi.
Merkez Hali’nde ister ayaküstü pastanelik bir şeyler atıştırır, ister sevdiklerinize reçel veya lavanta gibi ufak hediyelikler alır, isterseniz de benim en sevdiğim aktivitelerden olan ikram edilen ‘değişik ürünleri tadım’ yaparsınız 🙂 Özellikle hava soğuk veya yağmurluysa bu alan kapalı mekan olduğu için daha da çok seveceksiniz. Pazar günleri kapalı olduğu için başka güne planlayın, diğer günlerde açılış saatleri sabah 6’dan akşam en geç 6’ya kadar (cumartesi günü öğlen 3’e kadar).
Atıştırmalık olarak benim tavsiyem mutlaka denenmesi gereken Macar yemekleri arasında olan Langos. Bizdeki pişiye benzediği ve üstüne pizza gibi acayip lezzetli şeyler eklendiği için ben çok seviyorum, pofuduk hamuruyla ‘memleket’ tadı olan bir şey bence. Elbette Budapeşte’de Merkez Hali dışında başka birçok yerde de denk gelirsiniz, ama hazır buradayken karnınız açsa da ilk seçenek olarak aklınızda olsun (langos tarifinde sarımsak olduğunu unutmayın, istemiyorsanız ‘no garlic’ opsiyonu var mı diye sorun).
Black pudding diye bir şey duyarsanız “Aa siyah puding mi, çok ilginç bir tatlı olmalı hemen sipariş edeyim” diye sakın acemilik yapmayın, kendisi kanlı domuz sosisi oluyor. Yemek isteyip istemediğinize ona göre karar verin yani.
Doğrudan Central Market Hall’a gelecekseniz yeşil renkli M4 hattının Fővám tér durağında inebilirsiniz. Burası Tuna Nehri’nin Buda ve Peste’yi bağlayan köprülerinden biri olan Szabadság híd (Liberty Bridge – Özgürlük Köprüsü)’nün Peste ayağı olmuş oluyor. Budapeşte’nin köprülerini karıştırmamak için yeşil renkli olanın Özgürlük Köprüsü olduğunu bilin.
Peste tarafındaki Budapeşte gezilecek yerler listesini bitirdik. Öyleyse şimdi köprünün karşısı olan Buda tarafına geçelim.
BUDA TARAFI
Gellert Hill (Gellert Tepesi)
İsmini Macar Krallığı’nın ilk piskoposundan (piskopos: Hrıstiyanlıkta birkaç bölgenin baş papazı olan yüksek mevkili din adamı) alan tepe, aslında önünüzdeki yukarıya çıkan alanın tamamı oluyor. Tepede piskoposun elinde haç olan heykeli de bulunuyor. Neden böyle önemli bir kişinin heykelini kalabalık bir meydan yerine böyle bir tepeye yapmışlar derseniz, Gellert ne yazık ki iktidar ve din savaşlarına kurban gitmiş ve 1046 yılında paganlar Hristiyanlığa karşı ayaklanınca Gellert’i bağlayarak bu tepeden Tuna Nehri’ne atmışlar. O yüzden bölgeye Gellert Tepesi ismi verilmiş.
Gellert Tepesi’ne yalnızca seyir teraslarından Budapeşte manzarasını izlemek için bile çıkabilirsiniz, çıkmak 20 dakika kadar sürüyor. Onun dışında özellikle görebileceğiniz yerlerini de sıralayayım.
Gellert Hill Cave: Girişi ücretsiz olan kilise. Tepesinde haç işareti bulunan bir mağara görürseniz orası oluyor.
Gellert Hotel ve Gellert Hamamı & Spa: Tarihi bir otel olan Gellert Hotel’in fiyatları uygun, booking.com sayfasına baktığımda birçok Türk misafirin de konakladığını görüyorum.
Tuna Nehri ve Budapeşte manzaralı güzel konumdaki tarihi Gellert Hotel’de kalmayı düşünürseniz fotoğraflarını, yorumlarını ve fiyatlarını incelemek için tıklayın.
Otel misafirlerine Gellert Thermal Bath isimli termal havuz ve hamam indirimliymiş ama otelde kalmadan da normal fiyatına bilet alabilirsiniz elbette. Türk stilindeki bu hamam/spa yine Budapeşte’nin en popülerleri arasında, bilet fiyatları 7100 HUF (160 TL) civarından başlıyor.
Liberty Statue: Budapeşte’nin Özgürlük Köprüsü olur da Özgürlük Heykeli olmaz mı? Gellert Tepesi’nin ucundaki yüksek bir sütuna kondurulmuş heykel zaten Budapeşte’nin neredeyse her yerinden görülebiliyor. Macaristan’ın Nazi zulmünden kurtulması şerefine yapılmış ve Budapeşte’nin simgelerinden biri haline gelmiş. Ben akşam vakti çıkmıştım hem heykelin hem de aşağıdaki ışıklandırılmış şehrin görüntüsü etkileyiciydi.
Citadella: Budapeşte’nin en yüksek noktasında bulunan kale/hisar. Çevresinde dolaşmak bana yeterli olmuştu ama içine girmek isteyenler de bilet alarak gezebilirler.
Benim yazıda anlattığım sıralamada Liberty Bridge’ten Buda tarafına geçerek Gellert Tepesi’ni gezmeye başlayabilirsiniz demiştim. Bahsettiğim bu Özgürlük Köprüsü’nün, rengi yeşile çalan köprü olduğunu da söylemiştim. Fakat Gellert Hill oldukça geniş bir alana yayıldığından, rotanıza öyle uyuyorsa Budapeşte’deki üç köprümüzden diğeri olan beyaz renkli Elizabeth Bridge’in Buda tarafından da Gellert Tepesi’ne çıkmaya başlayabilirsiniz.
Biz gezginler Aslanlı Köprü olarak bildiğimiz Chain Bridge’i (Zincir Köprüsü) daha çok seviyoruz (onu daha anlatmadım, yazının devamında) ama Budapeşteliler beyaz renginden dolayı çok zarif buldukları Elizabeth Köprüsü’nü daha çok beğeniyorlarmış. Bu köprü ismini özellikle Viyana’ya gidenlerin mutlaka duydukları Avusturya’nın Hürrem Sultan’ı olarak bilinen Kraliçe Sisi’den almış. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun birlikte olduğu dönem olduğu için Elizabeth Sisi aynı zamanda Macaristan kraliçesiymiş ve halk tarafından çok seviliyormuş.
Buda Castle (Buda Kalesi/Budin Kalesi) *
Yazının en başında parlamento binasını anlatırken Tuna Nehri’nin panoramik manzarasını oluşturan en güzel yapılardan biri olduğunu söylemiştim. Eh nehrin diğer tarafında da en az o kadar güzel bir yapı olmalıydı ki ister Buda ister Peste tarafında olun karşınızda seyredeceğiniz harika bir şey olsun değil mi? İşte Buda tarafındaki en güzel yapı da Buda Kalesi oluyor. Peste tarafını gezerken “Karşıdaki bu kocaman görkemli bina da neyin nesi?” dediyseniz artık ne olduğunu biliyorsunuz.
Buda Kalesi’ne gitmek için Castle Hill Funicular (veya Buda Castle Funicular) isimli füniküleri/teleferiği kullanabilirsiniz, Clark Adam ter isimli caddenin oradan kalkıyor. Bilet fiyatı tek yön 1400 HUF (35 TL) ve gidiş dönüş 2000 HUF (45 TL), 14 yaşına kadar çocuklara yarı fiyatına. Merdivenlerden ücretsiz çıkmayı da deneyebilirsiniz, mesafe kısa olduğundan öyle aşırı yorucu bir durumu yok.
Buda Kalesi’nin olduğu yere çıktığınızda elbette önce güzel bir Budapeşte manzarası sizi bekliyor. Onun dışında kalenin kendisi ücretsiz ama içindeki Hungarian National Gallery (Macar Ulusal Galerisi) ve Budapest History Museum (Budapeşte Tarihi Müzesi) gezilerini yapmak isterseniz bilet almanız gerekiyor.
Macaristan Osmanlı egemenliği altına girdiğinde Kanuni Sultan Süleyman buradaki önemli eserleri toplayıp Constaninople’ye (İstanbul) götürmüş. Ayrıca Habsburg Hanedanlığı Macaristan’ı geri almak için yaptığı denemelerde kaleye ağır hasarlar verince Osmanlı İmparatorluğu tarafından kale onarılmış. Osmanlı Kalesi olarak bilindiği ve Macarlarla ortak tarihimizin yaşandığı yerlerden biri olduğu için ziyaret etmek isteyebilirsiniz, ben daha çok fünikülere binme deneyimi ve şehir manzarası için çıkmıştım.
“Kaleyi aşağıdan ve karşı taraftan görmek bana yetti” derseniz Buda Kalesi’ne çıkmayı atlayabilirsiniz elbette.
Chain Bridge – (Zincir Köprüsü) *
Budapeşte’nin simge yapısı olan Zincir Köprüsü, şehrin en ünlü ve en fotojenik köprüsü 🙂 Köprünün bir tarafından diğerine yürümek ve bu sırada köprünün aslanlarıyla Tuna nehri manzaralarını arkanıza alarak bol bol fotoğraf çekmek/çekilmek Budapeşte’de mutlaka yapılması gerekenler listesinde kesinlikle birinci sırada.
Zincir Köprüsü’nün uzunluğu bir uçtan diğerine 375 metre, yani yürüyerek gayet güzel geçer ve hatta geri bile dönersiniz 🙂 Ama bulunduğunuz tarafı değiştirme niyetiniz yoksa biraz yürüdükten sonra da geri dönebilirsiniz elbette.
Zincir Köprüsü’nün hikayesi de ilginç. 1849 yılında tamamlanan köprü her iki tarafına yerleştirilen aslanlarla herkesi memnun etmiş, ta ki birisi çıkıp “Aslanların dili yok!” diyene kadar. İnsanlar bakmışlar aslanların dilleri gerçekten yok, söylentiler hızla yayılmış ve aslanları yapan heykeltraş tüm şehirde alay konusu olmuş.
Adam halbuki ünlü bir heykeltıraşmış ve bu her şeyi bildiğini zanneden insanlara “Benim aslanları yerleştirdiğim açıyla gerçek bir aslanın karşısında durursanız dillerini göremezsiniz, o yüzden öyle olması doğru” diye cevabı yapıştırmış. İnanmayan bir grup insanı da hayvanat bahçesine götürüp gerçek bir aslanla karşılaşmalarını sağlamış ve söylediğinin doğru olduğunu kanıtlamış. Baktığınızda aslanların dili gerçekten yok, ama olmadığından değil yalnızca karşıdan görülemediğinden yani (yukarıdan bakınca görülürmüş).
Budapeşte Aslanlı Köprü’nün aslan hikayesi dışında üzücü bir tarihi de var. Önce Avusturyalılar tarafından havaya uçurulmaya çalışılmış ama patlayıcılar tetiklenememiş ve köprümüz kurtulmuş. Fakat İkinci Dünya Savaşı’nda Budapeşte Nazilerin eline geçince Almanlar işi bitirmişler ve köprü 1945 yılında yıkılmış. Hatta yukarıda anlattığım Özgürlük Köprüsü ve Elizabeth Köprüsü de yıkılmış yani Almanlar şehirde köprü namına ne varsa dümdüz etmişler. Yeni Zincir Köprüsü savaştan sonra 1949 yılında yapılmış.
Szentháromság tér (Holy Trinity Square – Kutsal Üçleme Meydanı)
Aslında bu meydanın kendisinden ziyade bulunduğu yerdeki diğer yapılar daha güzel, ama gezinize meydandan başlamak onu da görmenizi sağlayacak o yüzden kısaca anlatalım.
Holy Trinity Square’in ortasında Holy Trinity Statue bulunuyor, yani ortasında heykel olan bir meydan. Üzerinde beyaz mermerden insan figürleri olan ve tepesinde altın haç heykelinin bulunduğu heykel, 1700lü yılların başında Avrupa’nın toplam nüfusunun yüzde 30 ila 60’ını yok eden Kara Veba Salgını’nda (The Black Plague) ölenlerin anısına yapılmış. O zamanlarda heykel dikmenin vebayı uzak tutacağına inanıyormuş insanlar.
Meydana ulaşmak için Zincir Köprüsü’nün Buda tarafında başladığı yer olan noktadan 700 metre yürüyebilir veya 16 ve 916 numaralı otobüslerden birinin meydanla aynı isimli Szentháromság tér durağında inebilirsiniz.
Mátyás Templom (Matthias Church – Matthias Kilisesi) & Halászbástya (Fisherman’s Bastion – Balıkçı Tabyası) *
Zarif görünümü ve harika şehir manzarasıyla Budapeşte’deki favorilerim arasında olan bu ikili, Holy Trinity Square’in hemen yanından başlıyor.
Meydana geldiğinizde hemen yanındaki kiremit-yeşil kubbesi olan beyaz estetik bina Matthias Church. Gotik yapının belirgin bir örneği olan kilise, bu mimarinin ‘süslü’ olmayı gerektiren dış cephesiyle çok etkileyici görünüyor. Önündeki ata binmiş heykel figürü ise yine yazıda ismi daha önce geçen Aziz Stefan’a ait, kendisi şehrin kurucusu ve Hrıstiyanlığı getiren kişi olduğundan Budapeşte’nin pek çok yerinde ona adanmış eserler bulunuyor.
Fisherman’s Bastion, etrafınızı çevreleyen kalenin ismi oluyor ve merdivenli tarafında harika bir manzara var. Türkçesi olan Balıkçı Tabyası’nda “tabya” ne demek diye baktığımızda savunma amaçlı kullanılan ve silahlarla güçlendirilen askeri yapı demekmiş. Budapeşte’ye birçok saldırı yapılması ve Osmanlılar, Avusturyalılar, Naziler derken onca olayın ardından bu kalenin böyle güzel görünebilmesi ise elbette yakın tarihte özenle restore edilmiş olmasından kaynaklanıyor.
Balıkçı Tabyası’nın yukarıdaki seyir terası ve Matthias Kilisesi’nin içini görmek için bilet almak gerekiyor. Ücretsiz gezilebilecek yerler benim için gayet yeterli olduğundan ben Budapeşte gezilerimin hiçbirinde bu biletlerden almadım. Siz dilerseniz gittiğinizde alabilirsiniz.
Buda Castle’ı yukarıda anlatmıştım, kalenin kendisiyle birlikte Holy Trinity Square, Matthias Church ve Fisherman’s Bastion’un tamamını kapsayan tarihi ve turistik bölgeye ise Castle Hill (Kale Tepesi/Bölgesi) deniyor. İsminden anlayacağınız üzere yüksekte olan bu bölge, Arnavut kaldırımlı sokakları ve barok mimarideki süslü evleriyle Budapeşte’de gezilecek en güzel yerler arasında.
Şimdi Buda tarafındaki Castle Hill turistik bölgesinin dışına çıkıyoruz, gideceğimiz yer şehir merkezinin toplu taşımayla 10-15 dakika uzağında kalıyor.
Gül Baba Türbe és Rózsakert (Gül Baba and Rosegarden – Gül Baba Türbesi)
Avrupa’nın kalbinde bizden bir şeyler görmek için Balıkçı Tabyası ve Matthias Kilisesi’nin olduğu yerden nehre doğru 10 dakika kadar yürüyerek Halász utca tramvay durağını bulun ve 19 veya 41 numaralı tramvaylardan birine binerek Tuna Nehri manzaralı kısa bir yolculukla 3 durak sonraki Margit híd, budai hídfő H durağında inin.
Durak isminde geçen Margit híd hemen yanınızdaki Margaret Köprüsü’nün (Margaret Bridge) ismi oluyor. Köprüleri karıştırmamanız için yine ipucu, alta doğru bombeleri olan köprü Margaret Köprüsü. O yüzden başka yerden geliyorsanız da Margaret Köprüsü’nün Buda tarafındaki ayağına varmaya çalışın.
Kısa bir yürüyüşle tepenin ucundaki Gül Baba Türbesi’ne varıyorsunuz. Burası gerçekten bildiğimiz anlamda bir türbe ve Gül Baba’nın tabutu içinde bulunuyor. Peki Gül Baba kimdir ve türbesi neden Budapeşte’de derseniz, kendisi Amasya Merzifonlu önemli bir Bektaşi babası ve derviş imiş. Kanuni Sultan Süleyman, Avrupa’ya yaptığı seferlerde Gül Baba’nın da yanında olmasını istermiş.
Asıl adı Cafer olan derviş, gülleri çok sevip bahçesinde yetiştirirmiş. Hatta savaşlara katılırken bile başının üstünde gül taşıdığı söyleniyor ve Gül Baba ismini oradan almış. 1531’de yerleştiği Budin’de (yani Budapeşte’de) ölene kadar 10 yıl yaşamış. O yüzden türbesi burada. Yalnızca Türkler tarafından değil Macarlar tarafından da çok seviliyormuş.
Türbenin olduğu yer Budapeşte’nin eski Türk mahallesi olduğundan gelmişken biraz dolaşıp cafe restoranlarında soluklanın. Çevrede Türk hamamları ve spa merkezleri de bulunuyor.
Margaret Köprüsü’nden Peste tarafına doğru baktığınızda Budapeşte parlamento binasını görüyorsunuz, yani yazıya başladığımız yeri. Demek ki bir tarafı boydan boya gezdikten sonra karşıya geçtik ve diğer tarafta da aynısını yaptıktan sonra başladığımız yere geldik. Budapeşte’de görülmesi gereken en önemli noktaları böylece tamamladık. Budapeşte’ye yazın geldiyseniz Margaret Köprüsü’nün oradan yeşillikleri bol Margaret Adası’na geçip keyif yapabilirsiniz. Ben gidemedim ama giden Türk ziyaretçilerin hepsinin hayran kaldıklarını duydum.
Ek bir bilgi olarak Budapeşte’nin dünyaca ünlü Sziget festivali nerede yapılıyor onu söyleyeyim. Anlattığım tüm bu gezilecek yerlerin daha dışında, Gül Baba Türbesi’nin olduğu yerden şehrin dışına doğru toplu taşımayla yarım saat kadar gittiğinizde (mesafe 9 km), Tuna Nehri’nin kollara ayrıldığı için ortada bir adacık oluşturduğu yere geliyorsunuz. İsmi Hajógyári Island (Shipyard Island – Tersane Adası) olan bu ada Óbudai-sziget (Óbuda Island – Island of Old Buda – Eski Buda Adası) olarak da geçiyor. Her yıl Ağustos ayında bu alanda Avrupa’nın en büyük kültür ve müzik festivallerinden biri olan Sziget Festivali düzenleniyor.
Budapeşte gezilecek yerler yazımı faydalı bulduysanız sosyal medyada paylaşmayı, yeni yazılarımdan haberdar olmak için Hayat ve Seyahat’in aşağıdaki hesaplarını takip etmeyi unutmayın! 🙂
Instagram: hayatveseyahat
YouTube: Hayat ve Seyahat
Facebook: Hayat ve Seyahat
Budapeşte
18 Haziran 2022, 22:39Budapesteye tekrar gitmis gibi olduk. Elinize saglik.
Biz budapesteye ailecek gittik.
Herkese iyi gezmeler
bilgen adek
22 Mart 2024, 19:30Budapesteye gitmisken Estergon kalesine kadar cikmayi ihmal etmeyin. Tabiki gitmisken yine Gulas corbalarini deneminizde fayda var.
Herkese iyi gezmeler
Haluk
18 Haziran 2024, 15:53Her zamanki gibi harika, gideceğim yerleri önceden burada görmek beni çok rahatlatıyor.
Fatma Ölçücü
18 Haziran 2024, 22:17Blogdaki bir yazımı okuyanların sonraki gezileri için doğrudan hayatveseyahat’e gelmesi benim için en büyük mutluluk. Gezinizin harika geçmesini dilerim.